HIGHLIGHTED
RÖPORTAJ
Yeni nesil tasarım ve sanatı odağına alan Mercado, farklı disiplinlerden yaratıcıları ve üretimleri bir araya getiren çok kanallı bir...
Yeni Nesil Tasarım ve Sanat Platformu: Mercado
Hande Şekerciler
Yeni nesil tasarım ve sanatı odağına alan Mercado, farklı disiplinlerden yaratıcıları ve üretimleri bir araya getiren çok kanallı bir içerik platformudur. Multidisipliner bir yaklaşımla küresel yaratıcı topluluğu ve yerel yetenekleri destekleyen Mercado, dijital kanalları ve basılı edisyonlarıyla taze ilhamı okuyucularıyla buluşturuyor.
Tuna Mert Topuz, Yağız Genç
Mercado Kurucuları
Kurucusu olduğunuz Mercado, Türkçe yayınlar arasında kaliteli içeriği ve tasarımı ile kısa zamanda çok ilgi çekti ve -aralarında bizim de olduğumuz- ciddi bir takipçi kitlesi oluşturdu. Bizim ilgimizi çeken şey ise, yeni medya sanatı ve daha geniş perspektiften tasarımın, mimarinin ve sanatın dijital tarafına ağırlık vermeniz oldu. Bize hikayenizi kısaca anlatır mısınız? Bu oluşumu başlatmaya nasıl motive oldunuz? Yaratıcı endüstriler ve dijital teknolojiye olan ilginiz nereden geliyor? Ne gibi zorluklarla karşılaştınız/karşılaşıyorsunuz? Bu oluşumun nereye gideceğini düşünüyorsunuz?
Yaşadığımız dünyayı yeni nesil Rönesans dönemi olarak adlandırmayı seviyoruz. Bu tanımı ilk kez Boston Dynamics’in robot köpeği Spotla resim yapan sanatçı Agnieszka Pilat’ın Rönesans 2.0 sergisinde duymuştuk (Mental Çağ edisyonumuzda kendisiyle de bir röportajımız var, robotlarla üretim yapan bir isim. Herkesin okumasını öneririz.). Artık dünya farklı disiplinlerden insanların bir arada ürettiği, hatta disiplinler arası üretime ek olarak robotlarla insanların bir arada üretmeye başladığı bir yere doğru gidiyor. Konvansiyonel sanat ve tasarım ekosistemi de haliyle değişiyor. Bu dönüşümün bir parçası olarak multidisipliner işler üreten, özgün ve inovatif araştırmalar yapan, bunları üretime döken isimler ve projeleri derlediğimiz bir içerik platformu olma misyonuyla Mercado’yu başlattık. Bir yanda hem genç yaratıcıları görünür kılmak hem de diğer yaratıcılar için ilham olmak önceliğimizdi. Dijitalde başlayan serüvenimiz podcast kanallarımız, basılı edisyonlarımız ve fizikselde hayata geçirdiğimiz workshoplar ve sergilerle büyüdü. Bu süreçte pek çok özel tasarımcı ve sanatçıyla iş birliği yapmaya başladık. Hem kültür sanat kurumları hem de markalar için yaratıcı projeler geliştiriyoruz. Bini aşkın ismin yer aldığı bir sanatçı/tasarımcı network’üne dönüştük. Yerel odaklı başlayan yolculuğumuz şimdi Londra ve Dubai olarak iki farklı noktadan global bir oluşuma doğru evriliyor, heyecanlıyız.
Yakın zamanda yeni medya sanatı odaklı sergiler düzenlemeye başladınız. Gördüğümüz kadarıyla, bağımsız sanatçıları çeşitli ticari markalar ile eşleştirip her iki tarafa da bireysel olarak erişmekte zorlanacakları kaynakları sağlamak gibi bir misyon edindiniz. Marka-sanatçı iş birlikleri, hele ki yeni medya sanatı söz konusu olduğunda, kolaylıkla içi boşaltılıp bir gösteriye indirgenebiliyor. Mercado bu sergilerin içeriklerini nasıl oluşturuyor? Sanatçı-marka iş birliklerinde başarılı bir sonucu nasıl tanımlarsınız? Markaların beklentileri ile sanatçıların yaratmak istedikleri arasındaki dengeyi nasıl kuruyorsunuz?
İlk fiziksel sergimiz Original By Nature’da, dijital sanatçı Ecem Dilan Köse ve cam sanatçısı Egemen Kemal Vuruşan’ı bir araya getirdik. Üstelik analog ve dijitali bir araya getirerek bir kentsel tarım enstalasyonu hayata geçirdik ve iklim krizine karşı kentsel tarımı çözüm önerisi olarak ortaya koyan deneysel bir sergi kurguladık. İlk fiziksel sergimizde aslında Mercado olarak sahiplendiğimiz multidisipliner üretimi gerçek anlamda “üreterek” ortaya koyduğumuz bir iş oldu. Normalde belki asla yan yana gelip üretim yapmayacak iki sanatçının “iklim krizi” gibi önemli bir konu üzerinde birlikte düşünerek üretmelerine imkan sağladık. Bunu çok değerli buluyoruz. Mesele sadece sergi yapmak değil. Bunu yapan yüzlerce kurum, marka var. Özellikle son dönemde yeni medya ve dijital sanat alanında bir dolu sergi benzeri proje görmeniz mümkün. Oysa özellikle yeni medya ve dijital sanatların farklı alanlarda üretim yapan yaratıcılarla bir araya geldiğinde gerçek anlamda zengin bir deneyim ortaya çıkardığına inanıyoruz. Marka-sanatçı iş birlikleri, özellikle sanatın değersiz görüldüğü bizim gibi ülkelerde sanatçılar için çok önemli. Alan açıyor, üretimlerine devam edebilmeleri için ekonomik destek sağlıyor, görünürlük yaratıyor, insanlarla buluşturuyor. Ancak markaların pazarlama departmanlarından çıkan bu projeler çoğu zaman ticari bir tarafta kalabiliyor. Bunun dengesini oluşturabilmek çok önemli. Mercado olarak bu noktada biz denge kurucu rolü sahipleniyoruz. Markaların sahiplendiği ve anlatmak istediği hikayelerini, doğru sanatçı ve doğru projeyle birleştiriyoruz.
Türkiye ve dünyadan birçok sanatçı/tasarımcı ile ilişkiniz var. Bu coğrafyada sanat yapan, üreten yaratıcı insanlarla dünyayı kıyasladığınızda, ne gibi benzerlikler ve farklar görüyorsunuz? Coğrafya, modern teknolojiyi kullanan yaratıcılar üzerinde de eskisi kadar etkili mi?
Açıkçası zor bir soru. Maalesef coğrafya hala etkili bir faktör. En büyük sıkıntı ne yazık ki ekonomik. Pek çok sanatçı ve tasarımcı günlük hayatında farklı işlerde çalışıyor. Üretimlerini tam zamanlı olarak gerçekleştiremedikleri için bir sonraki seviyeye geçemiyorlar. Bir diğer önemli sıkıntı da bizim gibi platformların eksikliği. Her ne kadar iletişim çağında yaşarsak yaşayalım ülkemizdeki pek çok üretici dünyada neler olup bittiğini bilmiyor. Bunları takip edebileceği kaynaklar olmaması bir yana, kendi üretimlerini gösterebileceği, yaratıcı çalışmalarını insanlarla paylaşabileceği platformlar ve mecralar da ne yazık ki yok. İnsanların üretmek için motivasyona ihtiyacı var. Hem manevi hem maddi anlamda. Siz işinizi ne kadar tutkuyla yaparsanız yapın takdir görmüyor ve para kazanmıyorsanız maalesef o iş sürdürülebilir olmaz. Bu iki temel ihtiyaç da ne yazık ki doğrudan coğrafyamızın etkisiyle şekilleniyor.
Bu soru bir klasik aslında. Kısa, orta ve uzun vadede sanat üretimini ve tasarım kültürünü şekillendirecek/değiştirecek en önemli teknolojilerin neler olacağını düşünüyorsunuz ve bunu nasıl yapacaklar?
Oldukça heyecanlı bir döneme giriş yapıyoruz. Sohbetin başında da dediğimiz gibi, yeni bir Rönesans çağındayız. Yapay zekanın yolculuğunu merakla takip ediyoruz. Birkaç sene içerisinde tüm dünyayı değiştirebilecek atılımlar olabilir. Bunun yansımasını elbette sanat ve tasarım dünyasında da göreceğiz. Ama asıl ilginç olan, yapay zeka sayesinde pek çok işi halletmek için insana yani bizlere ihtiyaç kalmayacak. İnsanlar bu durumu korkutucu bulabilir ama şunu görmek gerek, insanın kendisi için daha çok vakti kalacak. Metaverse henüz hala büyük bir gizem. İnanılmaz bir potansiyeli var ve çok yakında onun gerçek dünyasına giriş yapacağız. Sürdürülebilirlik elbette ana gündemimiz olmaya devam edecek çünkü her ne kadar farklı sıkıntılar öne geçse de dünyamız büyük bir iklim krizine doğru sürükleniyor. Laboratuvarlarda üretilen biyo-materyallerin artık ar-ge aşamasından günlük hayatın içine girmesini de bekliyoruz. Heyecanlı bir zamandayız.