top of page

HIGHLIGHTED

RÖPORTAJ

Jerry Saltz ile güncel sanat, yapay zeka ve içinde yaşadığımız dünyayı ele geçirmek üzerine.

Tutarsızlık, Derinlik ve Paradoks: Jerry Saltz

Beyza Dilem Topdal

Beyza Dilem Topdal, Residency Unlimited New York programı sırasında bir araya geldiği Pulitzer ödüllü sanat eleştirmeni ve köşe yazarı Jerry Saltz ile keyifli bir söyleşi gerçekleştiriyor. Saltz, yapay zekanın sanat dünyasındaki etkilerini, yayıncılık sektörüne dair görüşlerini ve sanat üzerine güncel düşüncelerini Piksel.Bülten okurları için aktarıyor.


Beyza Dilem Topdal: Nisan ayından bu yana bir sanatçı rezidansı için New York'taydım ve burada geçirdiğim süre boyunca küratörlerle, sanat eleştirmenleriyle, sanatçılarla tanıştım ve New York'un sanat ortamına ve zihnine dair bir fikir edindim. Sizinle iletişime geçişim tabii yazılarınızı ve sosyal medya paylaşımlarınızı takip etmemle başlasa da asıl Refik Anadol'un Moma’daki işiyle ilgili yazınızı görmemin ardından tanışamız ile şekillendi. Çünkü teknoloji ile çalışan sanatçılar olarak bize uluslararası arenada hep gelen bir isim oluyor, "aaa, evet, Refik gibi” tepkileri gelebiliyor. Ancak başka bir şey arıyoruz, pratiklerimizde her zaman başka bir şey geliştirmeye sorgulamaya çalışıyoruz. 


Jerry Saltz: Bu harika.


BDT: Refik'in yazısıyla ilgili yazınızı tekrar gözden geçirdim ve röportajın odağının o yazıdan sonra süregelen karşılıklı tartışmalar olmasını istemiyorum. Ancak eleştiri metninde öne sürdüğünüz önemli içgörülere odaklanmak istiyorum. Bende gerçekten yankı uyandıran bir şey oldu, eser için şunları diyordunuz; “Rahatlatıcıdır. İçinizde hiçbir şeyi rahatsız etmeme erdemine sahiptir. Hiçbir gizemi tetiklemiyor. Ve sanatın ötekiliğini alıp götürüyor.” Bu bende gerçekten karşılık buldu. Yani içeriğin çokluğu, teknoloji gevezeliği ve verilerin düz kullanımı, sanatın ötekiliğini ortadan kaldırabiliyor kimi zaman. Tam olarak da bu ötekilik duygusu, sanata bakmamızın ve sanat yapmamızın nedenidir -en azından benim için- böylece içinizde bir şeyleri tetikler. Peki bu fikri biraz daha açabilir misiniz? Sizce teknoloji eksenindeki bir eserin bu hissi ya da ötekilik duygusunu yaratması nasıl mümkün olabilir?


JS : Şey, bir bakıma.. bunu kendi yöntemimle açıklamam gerekir çünkü güzel bir soru. Sanat bize ne düşünmemiz veya ne hissetmemiz gerektiğini söylemek için değildir. Ve ben Refik'in her şeyi kolaylaştırdığını gördüm. Bence sanat kolay ya da zor değildir. Sanat güzeldir, acı verir ya da çirkindir. Sanat bir şeydir, sanat bir fiildir. Yani, sanat birine bir şey yapan, etki eden bir şeydir. Ben ise ayrıştırması daha zor olan ama belki de sunumu çok basit olan sanatla ilgileniyorum. Refik'in sanatını sunmak olağanüstü derecede karmaşıktı ve süreçten, paradan, işbirliğinden ve bunun tarihsel gerekliliğinden bahsedip duruyor. Bu yüzden sunması zor ama algılaması kolay. Sadece "Ah, ne kadar güzel, değil mi?" diye düşünüyorsunuz. Dürüst olmak gerekirse, bir Amerikalı olarak ondan ilk kez bahsedildiğinde çok heyecanlandım çünkü İstanbul'un benim favori şehrim olduğunu düşündüm. İstanbul gerçekten de en iyi şehir, çok çok özel bir yerde bulunuyor ve kendisini çekinmeden kutlamaya hazırdım. Ama sonra bunun biraz Ai Weiwei gibi olduğunu düşündüm. Bence eser çok bariz, çok kolay hale geliyor. Kurumlar bir servet ödüyor, hümanistler, onlar iyi küçük hümanistler. Bu doğru. Tatmin edici, tek seferlik, tebrik edici saçmalıklar. Sorunuza cevap verebildim mi bilmiyorum ama aklımdan geçen bu.


BDT: Doğru, evet. Anlıyorum.


JS: Yeniden sorabilirsiniz.


BDT: Tam da sormak istediğim şey buydu, çünkü o ötekilik hissi, sizden farklı bir şey, ama aynı zamanda içinizde bir şeyleri harekete geçiren bir duygu, teknoloji maddesel olarak yüceltildiğinde ise kaybolabilen bir şey, bence çok açık bir şekilde görülüyor.


JS: Evet, bence bu çok akıllıca. Gördüğünüz şey sadece ölçek. Güzel ışık hareketi ve aşırı romantik müzik ile önceden programlanmış duygu. Ben aslında programlamayı ilginç bulurum.. Eğer birisi teknolojik bir eser yapacaksa, çalışmaya mutasyon programlamak isterdim; tutarsızlık, derinlik, belirsizlik, sürtüşme, paradoks. Şu anda standart AI sanatında bu tür şeyler yok. Bu, "mükemmel" olduğu için insan olmayan bir sanat. Tırnak içinde "sonsuz”, “asla ölmeyen”. Ben daha çok sanatçıların bunu kötüleştirdiklerinde yapacakları şeyleri merak ediyorum. Eğer yapay zekayı alıp, onu bozup insanla karıştırırlarsa ne olurdu? O zaten çoktan insan.


BDT: Kesinlikle.


JS: Öyle değilmiş gibi davranmaya çalışıyorsunuz. Zaten insanların tüm zaafları ve hataları ona programlanmış durumda. Sadece bunu göremiyoruz. Ve benim ilgilendiğim şey de bu. Bu yüzden H-i-t... gibi sanatçılar, şey, adını hatırlayamıyorum.


BDT: Ah biliyorum, Hito Steryel.


JS: Evet! Evet! Senin ve benim ilgilendiğimiz şeyleri programlıyor. Ne hakkında olduğunu anlayamasak bile, bu sorun değil.


Jerry Saltz (Fotoğraf: Oldster)


BDT: Doğru. Peki, bu bir sonraki sorumla ilişkili aslında, yapay zeka değil, teknolojiyle iç içe geçmiş sanat eserleri içinde, bu bahsettiğin fikir hangi tür eserler ilişkilidir? 


JS: Evet, Hito Steryel mükemmel bir örnek. Ben genellikle sadece tekniğiyle tanımlanmayan sanatla ilgileniyorum. Yani eğer bir dokumacıysanız bu sadece dokumayla ilgili olmamalı. Yapay zeka da yapay zekadan daha fazlası olabilir. Ve ben daha çok asamblaj ve kolajla ilgileniyorum. Şöyle düşün, elektronik medya ile çalışmak zorundasınız çünkü buna engel olamıyorsunuz. Bu sizin ruhunuzda var. Bu nefes aldığınız şey, bu yemek yeme şekliniz. Benim ise eserlerinizde görmek istediğim tek şey bu. Ulaşmaya çalıştığın şey nedir? Hangi aracı kullanırsan kullan, umurumda değil. Resim olabilir. Heykel ya da herhangi bir şey olabilir.


BDT: Ayrıca, kendinizi bir şeyin sanatçısı olarak adlandırmak sınırlayıcı olabilir, nihayetinde yaptığımız şey son kertede sanat.


JS: Evet, %100. Bunların hepsini zaten biliyorsun. Sadece yaşlı bir bunak olarak konuşmamı ve zaten inandığınız bu şeyleri söylememi istiyorsunuz. Bunu herkes biliyor. Sorun şu ki, bunu savunmak zorunda kalıyoruz. Çünkü ünlü olan insanlar kaçınılmaz olarak aptal oluyor.


BDT: Bu da beni bir sonraki konuma getiriyor. Yüksek sanat ve kitlesel eğlence kesişiminden bahsetmek gerek; ki siz aynı makalede “sosyal medyanın ve piyasa diktelerinin etkisiyle yüksek sanat ve kitlesel eğlencenin hiç bu kadar iç içe geçmemişti” diyorsunuz. Öncelikle, belki yüksek sanat ve kitlesel eğlenceyi tanımlamak gerekiyor. Ayrıca belki bu iç içe geçme etkisini yüksek sanatın algısı ve değeri üzerinde daha detaylı anlatabilir misiniz?


JS: Bu çok büyük bir konu, tanımlayabileceğimden emin değilim. Gördüğümde anlıyorum. Demek istediğim, ikisini de seviyorum, ikisi de benden farklı şeyler bekliyor. Yüksek sanatı eğlenceden, düşük sanattan ya da herhangi bir şeyden ayıramayız. Bizim işimiz mümkün olan en iyi deneyimi yaşatmaya çalışmak. Gündelik olanın ötesine geçmeye çalışmak ve zarafet, gizem, neşe, sevgi ve zevk anlarını bulmak. Las Vegas'taki küre bunu sağlıyor mu? Eminim insanlar o şeye bayılıyordur, ben de gitmek istiyorum. Bence bunlar benim aradığım şeyler değil ama bunların ne olduğuna karşı da değilim.


BDT: Evet. Sanırım sormaya çalıştığım bağlam,  müzeleri kutsal duvarları olan bir kurum olarak düşündüğümüzde, kitle eğlencesinin yerleşmesiyle ilgiliydi. İçeri giriyorsunuz ve bir anda bu eğlenceli şeyin içindesiniz. Sanırım soru biraz buralardan geliyordu.


JS: Ben inanıyorum ki, -yani umarım- tüm bunların işe yarayacağına dair inancım tam. Bu yeni mecranın o kadar erken bir aşamasındayız ki, birkaç beceriksizin ortaya çıkması şaşırtıcı değil ve bu sorun değil. Bilirsiniz işte. Dünyada KAWS var mesela. Devasa ahşap figürler yapan sanatçı KAWS. Ve ne var biliyor musunuz? Sorun değil, sorun yok. 


Jerry Saltz (Fotoğraf: Celeste Sloman)


BDT: Son sorumda kendimi nasıl tanıttığıma geri dönmek isterim. Bahsettiğim gibi, Piksel. Bülten 2022'den beri yürütülüyor, eskiden bir platformda yayın yapıyorduk ve şimdi bir işbirliğinin desteğiyle bağımsız bir yayın olduk, demek istediğim yavaş yavaş büyüyoruz. Peki sizce bu tür küçük yayınların sanat eleştirisi dünyasına katkısı nedir? Sizce bu küçük çabalar genel anlamda sanat ekosistemini nasıl etkileme şansına sahip olabilir?


JS: Keşke tekrar genç olsaydım. Keşke daha fazla sanatçı sizin anladığınızı anlasa. Eğer bir şey yapmak zorundaysanız, kendi platformunuzu, kendi yayınınızı, kendi her neyiniz varsa onu başlatabilirsiniz. Senin işin de bunu yapmak. Artık ArtForum olmadan yaşayabiliyoruz. ArtForum güzel bir porno dergisi gibi. Bakmaktan hoşlandığınız, zevk aldığınız ama tek kelimesini bile okumadığınız bir dergi. Gerçek bir kalitesi yok. Diğer sanat dergilerinin hiçbir anlamı yok. İnternette ArtNet gibi harika bir dergi var ama aslında piyasayı kapsıyor. Sanırım genç olsaydım şu anda yaptığım şeyi yapıyor olurdum. Bunu çevrimiçi olarak ve her yerde yapmaya çalışırdım. İnsanlar bir gün uyanıp yaptığınız şeyi görecekler ve siz de onlara, "Biz yükselirken neredeydiniz?" diyebileceksiniz. Dünyayı ele geçirebilirsiniz unutmayın. Dünya öldü. Bildiğimiz dünya öldü. Yeni dünya sizsiniz. Sadece buna inanmak zorundasınız. Hitler Büyük Britanya'yı işgal edebilirdi ama bunu yapabileceğine asla inanmadı. Sizler bunu zaten yapıyormuşsunuz gibi inanmalısınız. Ben İstanbullu olsaydım, en karmaşık tarihe sahip en iyi şehirden geldiğimi bilirdim ve istediğim her şeyi yapardım. Hepimiz fakir olacağız. O yüzden etrafınızdaki paralı insanlara bakmayın; bu kaybedenlerin oyunu. 


BDT: O zaman bu konuşmanın geri kalanını, umarım İstanbul'da, Noise fuarımızın bir sonraki edisyonunda yaparız. 


Jerry Saltz, 20'li yaşlarında Chicago'da (Fotoğraf: Jerry Saltz & The Art Section)

Bize Ulaşın

bottom of page