HIGHLIGHTED
RÖPORTAJ
Eğitimci ve küratör Helena Nikonole ile politik hassasiyetleri olan bir küratör olarak sanat destekçisi marka ve kurumlar tarafından...
Distopik Perspektif: Helena Nikonole
Hande Şekerciler
Eğitimci ve küratör Helena Nikonole ile politik hassasiyetleri olan bir küratör olarak sanat destekçisi marka ve kurumlar tarafından teşvik edilen apolitize durumunu yeni medya sanat dünyasını nasıl etkilediğinden, Rus bir küratör olarak Türk yeni medya camiasını nasıl bulduğuna uzanan birçok güncel konuda bir söyleşi gerçekleştirdik.
Helena Nikonole
Yeni Medya Sanatçısı / Küratör / Eğitimci
İstanbul’da yaşayan Helena Nikonole yeni medya sanatçısı, küratör ve eğitimcidir. Yapay zeka, hibrit sanat ve biyosemiyotik üzerine çalışan Nikonole, modern teknoloji ve medyanın hakim olduğu dünyayı anlamak için teknolojinin sunduğu potansiyel vaatleri ve riskleri araştırmaktadır. Sanatçının yer aldığı sergi ve festivaller, kazandığı ödüller ise şöyle özetlenebilir:
2019 Ars Electronica Festival: Out of the Box
AI and Music Festival
CTM Festival, “Persisting Realities” Sergisi
ZKM Center for Art and Media (Karlsruhe, Almanya), “Open Codes” Sergi Projesi
Drugo More Vakfı (Rijeka, Hırvatistan), “Contagious Algorithms” Sergisi
Athens Digital Art Festival
YouFab Creative Awards 2019 - Özel Ödül Kazananı
Japonya, Tokyo merkezli SHIBUYA QWS topluluğu ve diğer birçok faaliyet…
Teknolojiye eleştirel yaklaşımlara odaklanan Helena, bu doğrultuda Sanatçı ve Küratör Alexey Shulgin ile birlikte “Learning Machines” sergisinin, Ars Electronica 2020 festivalinde yer alan "Datasets VS Mindsets: Post-Soviet Explorations of the Digital Control Society” sergisinin ve sonraki yıl yine Ars Electronica 2021 festivaline dahil edilen "Uncanny Dream" sergisinin küratörlüğünü yapmıştır.
Quorum Sensing: Skin Flora Signal System, Hybrid Inst., 2022
Sevgili Helena, bize biraz kendinden bahseder misin? Sanat geçmişin nasıl ve şimdiye kadar neler yaptın? Neden Türkiye’desin?
Tabii ki. Ben bir yeni medya sanatçısı ve bağımsız küratörüm. Yapay zeka ve nesnelerin interneti gibi yeni teknolojiler ile çalışıyorum ve şahsen sentetik biyolojiye karşı büyüleniyorum. Hatta son projemde bir moleküler biyolojist ile çalıştım ve bu alanda daha fazla şey keşfetmek istiyorum. Küratör olarak da yeni medya ve hibrit sanatlara odaklanıyorum.
Moskova’da doğdum, uzun yıllar boyunca orada yaşadım ve çalıştım fakat diğer birçok sanatçı ve kültür çalışanı gibi ben de Ukrayna-Rusya savaşı başladıktan ve Rusya’nın tamamen totaliter bir devlete dönüşmesinden sonra ülkeden ayrıldım. Rusya’da yaşadığım süre boyunca özellikle eğitimci olarak birçok faaliyette bulundum. Saint Petersburg’daki ITMO üniversitesinde sanat alanındaki yüksek lisans programlarında Rusya’nın en prestijli sanat okulu olarak tanınan Rodchenko sanat okulunun (Bu okulun mezunları arasında saygın birçok enstitü sanatçısı ve feminist-protest, performans sanatı grubu “Pussy Riot” bulunur) yeni medya bölümünde dersler verdim. Aslına bakarsanız ben de Rodchenko mezunuyum ve öğrencilik yıllarımda Alexey Shulgin, Andrei Smirnov ve Aristarkh Chernyshev gibi yeni medya sanatının öncülerinden eğitim aldığım için çok memnunum. Rusya’dan ayrıldığımdan bu yana oraya ait tek özlediğim şey ilk nesilden emekli profesörlerin, üçüncü nesilden öğrenci ve sanatçıların ve benim dönemimden yeni medya sanatçılarının bir arada olduğu topluluk diyebilirim.
Öncelikle küratör kimliğinle başlamak istiyorum. Sence geleneksel sanat kürasyonu ile yeni medya sanat kürasyonu arasındaki farklar neler? Bir sanatçı ve eğitimci olarak, teknolojinin belirli alanları hakkında ciddi pratik bilgiye sahipsin. Yeni medya sanatının küratörlüğü için sadece kavramsal bir arka plan yeterli mi? Yoksa teknolojik araçları pratikte kullanabilmek de önemli mi?
Bu güzel soru için teşekkürler. Yeni medya sanatı hakkında konuştuğumuzda her zaman şu üç kimliğin (sanatçı, küratör ve eğitimci) bir aradayken gerçekten iyi çalıştığını gördüm. Açıkçası teknolojinin nasıl çalıştığını bilmeyen birçok küratör, sanatsal fikirleri bile doğru dürüst anlayamıyor ki bu da gerçekçi olmayan bakış açılarına ve yanlış küratöryel kararlara yol açabiliyor. İşin arkasındaki teknolojiyi bildiğinizde, sanatçıyla aynı dili konuşabilir ve eseri bütün küratöryel perspektif bağlamında mümkün olan en iyi şekilde sunmak için sanatçıyla birlikte çalışabilirsiniz.
Bir sanatçı, eğitimci, küratör olarak en fazla ilgilendiğin alanlar arasında yapay zeka bulunuyor. Yapay zeka tarafında çok kısa sürede benim bile anlamakta güçlük çektiğim gelişmeler yaşandı. Örneğin, DALL-E ve MidJourney gibi algoritmalar sayesinde bugün sadece aklımızdan geçenleri yazarak çok yüksek standartlarda görsel çıktılar alabiliyoruz. Halihazırda 2 boyutlu çıktılar üreten bu tür algoritmaların gerçek zamanlı 3 boyutlu verileri hayal edebileceği, işleyebileceği ve oluşturabileceği günler de çok yakında. Geniş bir perspektiften ve sanatsal bir bakış açısıyla baktığımızda, yapay zeka ile ilişkimizin nerede evrimleştiğini düşünüyorsun? Bu teknoloji insanlığa ne vadediyor ve ne gibi tehlikelerle karşı karşıya kalabiliriz?
Her şeyden önce bugün “yapay zeka” olarak tanımladığımız şeyin temelde “yapay sinir ağları” olduğunu söylemek isterim. Bu ağlar, bazen insan kavrayışının ötesinde olan çok büyük miktarda veriyi analiz edebilen ve bu analizler doğrultusunda anlamlı sonuçları çıktı olarak veren algoritmalardır. Bu tanım kulağa hoş gelse de “makine öğrenmesi”ne karşı neden bu kadar yüksenildiğini açıklamıyor, değil mi? AI aslında çevremizdeki dünyayı, toplumu ve insanın kendisini elektrik ve internetin icadında olduğu gibi dramatik şekilde değiştirecek genel amaçlı bir teknolojidir. Değiştirecek demiş olsam da bu zaten yaşanıyor. Makine öğrenimi algoritmaları bugün iş dünyasından tıp alanına, tasarımdan sanata kadar birçok noktada kullanılıyor. Ayrıca bunu aklımıza bile getirmiyor olsak da her çevrimiçi faaliyetimiz yapay zeka algoritmalarıyla analiz ediliyor, çevrimiçi ortamda gördüğümüz birçok görsel nöral ağların desteğiyle üretiliyor. Elbette sanatçıların yapay zeka teknolojisine yakınlaşmasının ve onu keşfetmesinin, bu teknolojiyi bir tür özgün estetik üretmenin yeni bir yolu olarak kullanmaktan devletlerin ve şirketlerin bu algoritmaları nasıl kullandığına yönelik eleştirel bir bakış açısıyla sanatsal araştırma yapmaya kadar pek çok yolu var.
Bana gelirsek… Kendimi teknoloji üzerine distopik perspektiften ütopik perspektife, yapay zekanın estetiğini keşfetmekten kavramsal bir post-hümanist çerçeve sunmaya kadar birçok farklı açı sunan “oyuncu” edalı bir sanat eseri üreticisi olarak görmeyi seviyorum.
Politik hassasiyeti yüksek bir sanatçı/küratör olduğunu biliyorum. Benim fikrim, yeni medya sanatının siyasetten uzak, daha çok görsel ve soyut kavramlar üzerinden hareket ettiğiydi fakat daha önceki sohbetlerimiz sayesinde bunun tam tersi olan birçok eserle tanıştım. Yine de, bana kalırsa politik bir söylemle yapılan çalışmaların daha az görünür olduğu konusunda hemfikir olabiliriz diye düşünüyorum. Sence bunun sebebi nedir? Bu, yeni medya sanatı topluluğunu nasıl etkiliyor?
Bu durumun ülkeden ülkeye ve sanatçının aldığı desteğe göre değiştiğini tahmin ediyorum. Örneğin Almanya'da politik yeni medya sanatı yapan çok sayıda sanatçı bulunuyor çünkü orada bu tür söylemlerle ilgilenen kurum ve kuruluşlar var. Berlin’deki Transmediale festivali, güçlü bir siyasi bakış açısıyla üretilen birçok projeyi her zaman görebileceğimiz harika bir örnek. Ancak Almanya örneğinin aksine böyle bir duruşu, politik bir ifadeyle sanat yapmanın tehlikeli olduğu Rusya gibi bir ülkeyle kıyaslayamayız. Öyle ki sanat okulundan iki arkadaşım Rusya’da siyasi bir eylem hazırlamakla suçlanıyor. Biri Rusya’dan çıkmayı başarmış olsa da diğeri maalesef hapishanede.
Çok iddialı bir yeni medya festivali olarak yola çıkan ITL İstanbul'un küratörlüğünü üstleniyorsun. Bu festival için ürettiğiniz kavramsal çerçeve nedir? Seyirciyi nasıl bir deneyim bekliyor?
Festivalin kavramsal çerçevesi, ışığı bir araç olarak düşünmekten onu insanın geleceği, doğa ile gelecek ve teknolojinin geleceği üzerine umutlarımızın metaforu olarak kullanmaya kadar uzanıyor. Festival boyunca kamusal alanlarda sergilenecek devasa enstalasyonların yanı sıra Tersane İstanbul’da da Art&, bilim projeleri ve sürükleyici deneyimler içeren bir sergi olacak.
Bunun yanında tabii ki bir performans programı, paneller, atölye çalışmaları ve sanatçı söyleşilerinden oluşan halka açık bir program da hazırlanıyor. Festival harika olacak! Tüm projeleri ve enstalasyonları ITL çerçevesinde bir arada hayal ettiğim gibi göreceğim için çok heyecanlıyım!
Dünyanın çeşitli yerlerinde aktif olarak çalışan ve üretim yapan bir sanat profesyoneli olarak Türkiye’deki yeni medya sanatı ortamı hakkındaki düşüncelerini öğrenebilir miyiz?
Türkiye’deki yeni medya sanatı ortamını hâlâ tanımaya çalışıyorum. Fakat bu çevrenin büyük olduğunu görüyorum. Gerçekten harika işler yapan birçok ilginç sanatçı var. Yine de daha fazlasını öğrenmek için bu toplulukta nasıl daha derinlere inebileceğimi de merak ediyorum. Örneğin Rusya’da bu alanda çalışanlar Facebook ve Telegram üzerinden yoğun iletişim kuruyor. Savaştan önceki dönemde de her hafta,oradaki yeni medya sanatı topluluğundan birçok insanla tanışabileceğiniz birçok etkinlik (açılışlar, performanslar, konferanslar vb) olurdu. İstanbul’da ise henüz yeni medya sanatçılarının oluşturduğu topluluklarla resmi olmayan, daha rahat ortamlarda nasıl buluşup güncel olarak ne üzerine çalıştıklarını öğrenebileceğimi bilmiyorum. Burada işler nasıl yürüyor? :)