HIGHLIGHTED
RÖPORTAJ
Küratör ve sanat yazarı Derya Yücel ile medya sanatının geleceği ve genç sanatçıları destekleyen yarışmalar üzerine.
Etik ve Düşünsel Bir Yaklaşım: Derya Yücel
Furkan Öztekin
Furkan Öztekin: Sevgili Derya, öncelikle röportaj teklifimi kabul ettiğin için teşekkür ederek söze başlamak istiyorum. Güncel sanat alanında uzun zamandır merakla takip ettiğim, iş disiplinini kendime örnek aldığım, KASA Galeri vesilesiyle Dünyanın Ağırlığı ve LITOGRAFI sergilerinde sanatçı olarak çalışma fırsatı yakaladığım önemli bir isimsin.
Yeni sanat sezonuna hazırlandığımız bu heyecanlı dönemde neler yapıyorsun? Yaz günlerin nasıl geçiyor? Neler okuyorsun? Daha detaylı sorulara yönelmeden önce gündelik rutinine değinmek isterim.
Derya Yücel: Yaz günlerimin son günlerini yoğun bir tempo içinde geçiriyorum. 7 Eylül’de Bursa Nilüfer Belediyesi Nazım Hikmet Kültür Evi’nde Yüksel Arslan & Erinç Seymen duo sergisi, 12 Eylül’de Kasa Galeri’de Nazlı Gürlek & Barış Göktürk’ün çalışmalarını bir araya getirdiğim sergiler açılacak. Ayrıca uzun zamandır oldukça geniş bir ekiple birlikte hazırladığımız muazzam bir proje olan Taviloğlu Koleksiyon sergisi de Eylül’de açılacak. Ekim’de de Paris ve İstanbul’da gerçekleşecek çeşitli projeler üzerinde çalışıyorum. Ve tabi ki BASE 2024 de sonbaharda izleyici ile buluşacak… Gündelik rutinim içinde okumaya mutlaka zaman ayırıyorum. Son dönemde sergi projelerimle ilgili yaptığım okumalar dışında özellikle yapazeka ve sanat ilişkisi üzerine yazılmış makaleleri takip ediyorum. Ayrıca, akademik çalışmalarım için literatür taraması yapıyor, çağdaş sanatın güncel tartışmalarını takip ediyorum.
Akışın Tanığı (Küratör - Derya Yücel), Cendere Sanat Müzesi, 2022
Uzak Yakın, BASE 2020 Seçkisi (Küratör: Derya Yücel)
Furkan Öztekin: 2000’lerden bugüne küratör, sanat yazarı, direktör ve eğitmen gibi sıralayabileceğimiz pek çok şapkaya sahipsin. Son üç yıldır sanat yazarlığı ve editörlük üzerine deneyim kazanmaya çalışan bir sanatçı olarak her birini nasıl dengede tuttuğunu merak ediyorum. Kariyerini benzer yerlerden inşa etmek isteyen kültür üreticilerine, birden fazla iş tanımı ve sorumluluğu olan kişilere neler önerirsin?
Derya Yücel: Sanat alanında farklı rolleri üstlenmek, benim için birbirini besleyen ve tamamlayan bir süreç. Küratörlük pratiğim, sanat yazarlığımı desteklerken, akademik çalışmalarım da küratöryel projelerime derinlik katıyor. Bu rolleri dengede tutmanın anahtarı, disiplinli çalışmak ve zamanı iyi yönetmek. Benzer bir kariyer inşa etmek isteyen kültür üreticilerine önerilerim şunlar olabilir: Sürekli öğrenmeye açık olun, kendinizi güncel tutmak çok önemli. Farklı disiplinlerden insanlarla tanışmak ve iş birlikleri kurmak kariyerinizi zenginleştirecektir. Çalışma alanımızda entelektüel bilgi, birikim ve yaratıcılık kadar iletişim ve organizasyon becerilerinin de önemli olduğunu unutmayın. Kendi sesinizi ve bakış açınızı geliştirin. Özgün bir duruş, sizi diğerlerinden ayıracaktır. Proje bazlı düşünün, her bir projenizi, farklı rollerinizi bir araya getirebileceğiniz bir fırsat olarak görün. Zaman yönetimi konusunda kendinizi geliştirin çünkü farklı sorumlulukları dengelemek için bu çok önemli. Teknolojik gelişmeleri takip edin. Özellikle yeni medya sanatı alanında teknoloji ile yakın bir ilişki kurmak şart.
Furkan Öztekin: Nil Yalter, İrfan Önürmen, Semiha Berksoy, Ali Alışır, Nadide Akdeniz ve Fırat Engin gibi önemli sanatçıların kitapları dışında sergi katalogları, derleme kitaplar ve basılı/dijital mecralarda sanat üzerine yazılar yayınlıyorsun. Medya sanatı odaklı bağımsız yayın Piksel.Bülten olarak İstanbul Kültür Üniversitesi tarafından 2012 yılında yayımlanan “Yeni Medya Sanatı ve Yeni Müze” isimli kitabın hakkında konuşmak isterim. Kitap fikri nasıl ortaya çıktı? Yeni medya sanatı üzerine araştırmaların hangi doğrultuda gelişti?
Nil Yalter (Editör: Derya Yücel), Galerist, MAS Matbaacılık, 2013
Derya Yücel: “Yeni Medya Sanatı ve Yeni Müze” kitabım, 1980’lerden itibaren yoğunlaşan dijital sanat pratiklerinin müzecilik alanında yarattığı dönüşümleri inceleme ihtiyacından doğdu. Kitap, yeni medya sanatının geleneksel müzecilik anlayışını nasıl zorladığını ve müzelerin bu yeni sanat formlarıyla nasıl başa çıkmaya çalıştığını ele alıyor. Araştırmalarım, öncelikle yeni medya sanatının tanımı ve kapsamı üzerine yoğunlaştı. Bilgisayar, internet ve dijital araçların sanatçılar tarafından yaratıcı ortam olarak kullanılması, bu sanat formunun temelini oluşturuyor. Ancak yeni medya sanatının sınırlarını kesin çizgilerle belirlemek oldukça zor. Çünkü bu alan sürekli gelişen teknolojilerle birlikte genişliyor ve dönüşüyor. Araştırmalarımın diğer bir odak noktası, yeni medya sanatının sergilenmesi, korunması ve arşivlenmesi konusundaki zorluklardı. Geleneksel müzecilik pratikleri, fiziksel nesnelerin korunması ve sergilenmesi üzerine kuruluyken, yeni medya eserleri çoğu zaman maddi olmayan, etkileşimli ve değişken yapıdalar. Bu durum, müzeleri yeni stratejiler geliştirmeye zorluyor. Sonuç olarak, yeni medya sanatı üzerine araştırmalarım, sanatın değişen doğası ile kurumsal yapıların bu değişime nasıl adapte olduğu arasındaki ilişkiyi anlamaya yönelik gelişti. Bu alan, teknolojinin gelişimiyle paralel olarak sürekli evrildiği için araştırmalarım da bu dinamik yapıyı takip etmeye devam ediyor. Bu nedenle 2025 yılında kitabın güncellenmiş bir yeniden basımı gündemde.
Derya Yücel, Yeni Medya Sanatı ve Yeni Müze: Dijital Sanat Pratiklerinin Müzeolojik Bağlamda Değerlendirilmesi, İstanbul Kültür Üniversitesi, 2012
Furkan Öztekin: Peki içinde yaşadığımız coğrafyadan veya tüm dünyadan takip ettiğin, seni heyecanlandıran, küratöryal pratiğini besleyen medya sanatçıları var mı?
Derya Yücel: Paik, Vostell, Ascott gibi öncüler dışında günümüz görsel/imaj kültürünü irdeleyen, gerçeklik ve temsil ilişkisini sorgulayan, eleştirel bakışa sahip Trevor Paglen ve Hito Steyerl, deneysel çalışmalarıyla teknoloji ve yaratıcılık arasındaki etkileşimi başarılı bir şekilde yansıtan işleriyle Mario Klingemann ve Scott Eaton, ya da Random International ve TeamLab grubunun yaptığı gibi izleyiciyi tamamen saran, duyusal bir deneyim sunan ve mekan algısını dönüştüren immersif çalışmalara da heyecanlanıyorum. Türkiye’den Selçuk Artut, Kerem Ozan Bayraktar, Ahmet Rüstem Ekici & Hakan Sorar, Ozan Atalan ve daha pek çok sanatçının çalışmalarını takip ediyorum. Dijital teknolojilerin olanaklarını yenilikçi biçimlerde kullanan, izleyiciyle güçlü bir etkileşim kuran medya sanatçılarının pratikleri küratöryal yaklaşımımı ve sanat anlayışımı geliştirmenin ötesinde dünya, mekân, varoluş ve gerçeklik kavramlarıyla olan ilişkilerimiz üzerine sürekli kafa yormamı da sağlıyor.
"Medya sanatı ve dijital sanat pratiklerinin yalnızca eğlence ve görsel tüketim kültürüne malzeme/ürün sağlayıcısı olma pozisyonuna karşı uyanık olmalıyız."
Furkan Öztekin: Geçtiğimiz dönemde Türkiye genelinde genç sanatçıların özgün eserleriyle katılım gösterdiği “Gençlere Alan Açık: Medya Sanatı Yarışması”nın seçici kurulunda yer aldın. Teknolojiyi sanat pratiğinin içine dahil eden genç sanatçıları göz önünde bulundurduğumuzda nasıl bir potansiyel görüyorsun?
Derya Yücel: Bu yarışma, gençlerin medya sanatı alanına olan ilgisini ve üretme potansiyellerini göstermesi bakımından önemliydi. Teknoloji, günümüz gençlerinin yaşamının doğal bir parçası haline gelmiş durumda. Bu elbette sanat pratiklerine de yansıyor. Seçici kurul üyesi olarak jüri değerlendirmelerinde, gençlerin özgün fikirler üretme, teknolojiyi yaratıcı bir dil olarak kullanma ve izleyiciyle etkileşimli bağlar kurma becerilerini gördüm. Beni en çok heyecanlandıran, onların teknolojiyle olan samimi ilişkileri ve bu araçları özgürce keşfetme çabalarıydı. Genç sanatçıların medya sanatı alanındaki potansiyeli oldukça yüksek. Dijital araçların sunduğu olanakları keşfetme, disiplinler arası yaklaşımlar geliştirme ve izleyiciyle yeni bağlar kurma konusunda başarılı örnekler sergiliyorlar. Önlerinde uzun bir yol olsa da, bu yarışma gibi platformlar onların seslerini duyurması ve sanatsal fikirlerini gerçekleştirmesi için önemli fırsatlar sunuyor. Gelecekte, medya sanatı alanında gençlerin öncü rolünün daha da güçleneceğine inanıyorum.
Gençlere Alan Açık: Medya Sanatı Yarışması, 2024
Furkan Öztekin: Son olarak sence yapay zeka araçları günümüz sanat üretimini nasıl etkiliyor? Yapay zekanın sanat endüstrisine olan etkisine ve geleceğe dair neler söylemek istersin? Bu bağlamda bir küratör olarak kendini nerede konumlandırıyorsun?
Derya Yücel: Yapay zeka teknolojileri sanat üretim süreçlerini köklü bir şekilde etkiliyor. Görsel içerik üretimi, imge manipülasyonu, hatta özgün sanat eseri yaratma konusunda yapay zeka araçları giderek daha etkin hale geliyor. Bu durum, sanatçı kimliği, yaratıcılık, özgünlük gibi kavramları yeniden sorgulatıyor. Bir yandan, yapay zekanın sunduğu imkanların sanatçıların işlerini zenginleştirdiğini, yeni anlatım olanakları sağladığını görüyorum. Medya sanatı ve dijital sanat pratiklerinin yalnızca eğlence ve görsel tüketim kültürüne malzeme/ürün sağlayıcısı olma pozisyonuna karşı uyanık olmalıyız. Ancak diğer yandan insani yaratıcılık, duygu, deneyim ve muhakeme konularında da hala temkinli olmamız gereken bir geçiş sürecindeyiz. Geleceği ancak öngörebiliriz... Bir küratör olarak, yapay zekanın sanat alanındaki etkisini yakından takip ediyor ve bu konudaki tartışmalara aktif olarak katılmaya çalışıyorum. Bu nedenle, yapay zeka destekli sanat üretimleri söz konusu olduğunda, içerik, bağlam ve etik boyutlar üzerinde hassasiyetle duruyorum. Sanatçıların yapay zeka araçlarını nasıl kullandıkları, işlerinde hangi mesajları iletmeyi amaçladıkları benim için önemli.
Sonuç olarak, yapay zekanın sanat endüstrisindeki etkisi kaçınılmaz. Ama bu etkinin sanatın özüne zarar vermeden, yaratıcılığı ve özgünlüğü destekleyecek şekilde gelişmesi için çaba sarf etmeliyiz. Bir küratör olarak, bu süreçte etik ve düşünsel bir yaklaşım sergilemeyi doğru buluyorum.