HIGHLIGHTED
RÖPORTAJ
Cansu Sönmez, Eda Sütunç, Berkay Tuncay, Candaş Şişman ve Metehan Özcan ile yapay zeka araçları ve günümüz sanatı ilişkisi üzerine.
Günümüz Sanatında Yapay Zekanın Sınırlarını Keşfetmek: Sanatçı Söyleşileri #2
Furkan Öztekin
“Günümüz Sanatında Yapay Zekanın Sınırlarını Keşfetmek: Sanatçı Söyleşileri” isimli röportaj serisi, üretimlerinde teknolojinin imkanlarından yararlanan güncel sanatçıları ağırlamaya devam ediyor. Serinin ilk bölümünde; Beste İleri, Can Akgümüş, Cihan Bacak ve sanatçı ikilisi Ahmet Rüstem Ekici & Hakan Sorar, yapay zeka araçları ve günümüz sanatı ilişkisini kendi sanat pratikleri üzerinden ele almıştı.
İkinci bölümde ise Cansu Sönmez, Eda Sütunç, Berkay Tuncay, Candaş Şişman ve Metehan Özcan, yapay zekanın sanat endüstrisine olan etkisini güncel üretimleri üzerinden değerlendiriyor.
Günümüzün gelişen teknolojileri, sanat dünyasında yeni tartışmaları beraberinde getirmeye devam ediyor. Metni görsele çeviren yapay zeka destekli programlar DALL-E-2 ve Midjourney’nin dışında son olarak OpenAI, ses, görüntü ve metin üzerinde gerçek zamanlı olarak akıl yürütebilen GPT-4o’yu kullanıma açtı.
Üretimlerinde teknolojinin imkanlarından yararlanan bir sanatçı olarak sence yapay zeka araçları günümüz sanat üretimini nasıl etkiliyor? Yapay zekanın sanat endüstrisine olan etkisine ve geleceğe dair neler söylemek istersin? Bu bağlamda kendini ve üretimini nerede konumlandırıyorsun?
Cansu Sönmez
Sanatın kendisini tekrar tartışmaya açan yapay zeka teknolojileri, sanatçının üretim sürecini hem hızlandırdı hem de çeşitlendirdi. Saniyeler içinde görsel, metin, video ve 3B dosya üreten bu araçlar, yeni sanatçılar ortaya çıkardı ve bu teknoloji, her buluşun beraberinde getirdiği korkuyu da peşinden sürükledi. Yaratıcı alandaki en büyük tartışma konularını tekrar gündeme getirdi: “Herkes sanatçı olabilir mi?” Bu süreçte sanat eserlerinin orijinalliği ve yaratıcılığın ne anlama geldiği gibi konular, yapay zeka çağında yeniden değerlendirilmek zorunda kalıyor. Herkesin yaratıcı potansiyelini ortaya koyabilmesi, estetik deneyimin bu kadar ulaşılabilir ve sanatın kolaylıkla üretilebilir olmasındaki demokratikleşme beni mutlu ediyor. Bu düşünce, sanatı elitist bir alan olmaktan çıkararak bireylerin toplumsal değişim ve kişisel ifade aracı olarak sanatı kullanabileceği fikrini güçlendiriyor. Bu gelişimin, sanatın düşünsel varlığına ve amacına katkı sağladığını düşünüyorum. Yaratıcı deneyimin yayılması, hayat-sanat denilen kavramın yeni bir teknolojiyle birleşerek daha büyük bir eğitim alanına dönüştüğünü ve estetik deneyimin yayılmasına olanak tanıdığını düşünüyorum.
Teknolojinin sağladığı bu kolay üretim ağı, elbette telif konusunda etik sorunlar da yarattı. Bu noktada, yapay zeka teknolojilerinin sanatçının, üreticinin, yaratıcının tanımı ne olursa olsun, enstrümanlarından sadece biri olduğunu unutmamak gerekiyor. Bu konuda tamamen teknolojiye teslim olmak yerine onunla iş birliği halinde olmaktan yanayım. Sonuçta fikri işlemek, fikrin ilham kaynaklarını belirlemek, tarzını, rengini, dilini tespit etmek üreten kişinin sorumluluğunda ve bilgisi dahilinde ortaya çıkıyor. Sonsuz bir veri kaynağına girdiğiniz kelimeler sonucu şekillendiriyor ve insan da hayal ettiği kadar. O nedenle araştırmak ve öğrenme eylemini sürdürmek, nüansları görmek kişinin orijinalliğini koruyan noktalardan. Bu noktada yapay zekayı kullanırken neyi, neden ve nasıl yaptığımız önemli hale geliyor. Düşüncem; sanatın yapay zeka ile gerçekleşen evriminde belirleyici olanın bu felsefi sorular olacağı yönünde.
"Yapay zeka araçlarının sunduğu esneklik ve yenilikçi olanaklar çalışmalarıma ilham veriyor. 2023 yılında gerçekleştirdiğim “Cynara” adlı sergim, yapay zekanın sunduğu olanakları aktif olarak kullandığım bir proje oldu."
Cansu Sönmez, Dökümantasyon, Genel Görünüm, 2023
Bu bağlamda, kendimi ve üretimimi teknolojinin sunduğu imkanları aktif olarak kullanan bir sanatçı olarak konumlandırıyorum. Yapay zeka araçlarının sunduğu esneklik ve yenilikçi olanaklar çalışmalarıma ilham veriyor. 2023 yılında gerçekleştirdiğim “Cynara” adlı sergim, yapay zekanın sunduğu olanakları aktif olarak kullandığım bir proje oldu. Sergide, Bayrampaşa’nın tarihini ve enginarın kültürel anlamını yeniden yorumlarken, yapay zeka teknolojilerini de üretim sürecimin bir parçası olarak kullandım.
Cansu Sönmez, Cynara, Bronz - Metal Kompenantlar, Polyester, Değişken Ölçüler, 2023
“Cynara”, doğup büyüdüğüm ve süreçte bağ kurmakta zorlandığım semte, orada yetişen sevdiğim bir bitki, bir yiyecek üzerinden baktığım araştırma süreci aslında. Mekanların iktidarlar tarafından nasıl araçsallaştırıldığını Bayrampaşa üzerinden incelediğim süreçte hem semtin tarihini hem de enginarın tarihini ele aldım. Bu noktada Bayrampaşa’nın gerçekten enginarıyla meşhur olsa nasıl bir yer olabileceğini hayal ettiğim spekülatif bir gelecek tasarladım. Bu gelecekte, enginarların Bayrampaşa’yı istila edip mutlu bir şekilde yaşadıkları bir kurgu ortaya çıktı. Bir sebzenin sosyolojik varlığının oluşturduğu ayrımı dokümantasyon ve enstalasyon olarak sundum. Üretim sürecimde yapay zeka destekli programlarla, enginar formlarını soyutlayarak, hem bilim kurgu estetiğine yaklaşan hem de tarihsel referansları olan görseller ürettim. Hibrit bir üretim modeli izlediğim süreçte, yapay zekada ürettiğim formları hem 3B baskı hem de geleneksel heykel metotlarıyla hayata geçirdiğim ya da çizimlerimi yapay zekaya yükleyip varyasyonlarını deneyimlediğim yöntemler izledim. Yapay zekanın ürettiği desenlerden ve formlardan ilham alınarak tasarladığım enginar heykelleriyle, organik yapılarla teknolojik unsurları birleştirerek izleyiciye yeni bir estetik deneyim oluşturmayı amaçladım. Bu hibrit yapılar, teknolojinin ve doğanın bir araya geldiği bir geleceği simgeliyor. Ayrıca, sergi kapsamında oluşturduğum yapay zeka görselleri, enginarların farklı evrimsel aşamalarını ve olası gelecekteki formlarını gösteriyordu. Bu görseller, bitkilerin zekası ve evrimi üzerine düşünmeye davet ederek izleyiciyi doğa ve teknoloji arasındaki ilişkiyi sorgulamayı da amaçladı.
Eda Sütunç
Gelecek Tezgahları sergimde yer alan işim Cinsiyetsiz Memeler'i ürettiğim dönemde yapay zeka uygulamaları henüz kullanılmaya başlamamıştı. Bu iş 2020 sonunda sergilendi, üretim süreci ise 2018 yılında başladı. Porno sitelerinden topladığım meme görselleri ile büyük bir veri havuzu oluşturarak kendi makina öğrenmesi algoritmaları oluşturmak durumunda kalmıştım. O nedenle oldukça uzun, zahmetli bir iş haline dönüşmüştü benim için. Ancak bu süreç Cinsiyetsiz Memeler işini kavramsal olarak da daha anlamlı kılıyordu. Zaten sonuçta üretilen görsellerden ziyade fikir memenin cinsiyetleştirilmesi, toplumsal olarak sınıflandırılması, kategorize edilmesi, bazı bireyler için toplumda görsel olarak hem fiziksel hem online yasaklanmasıydı. Birçok cinsiyetten topladığım meme imajları makine tarafından yeniden üretildiğinde yine cinsiyetleri olmayan imajlara dönüştü. Cinsiyetin toplum tarafından atanan, üretilen bir kavram olduğunu uzun ve zahmetli bir süreç ardından gösterdi.
"Benim için teknoloji, ana bir üretim yolundan çok fikrimin ihtiyacı olan durumlarda kullandığım bir araç."
Eda Sütunç, Cinsiyetsiz Memeler, Işık kutusu Enstalasyonu (Beton alçısı, H alüminyum profil, şerit led duratrans baskı)
Bugün üretilen yapay zeka imajlarının birçoğunun sanatsal üretimlerden çok tasarım amacı ile üretildiğini gözlemliyorum. Bir fikir görselleştirme aşamasına gelecek kadar olgunlaştığında bu teknolojiler aracılığı ile boyut kazanabiliyor. Üretilen imajların sanatçı ve tasarımcıların zihin sürecinde gidebilecekleri yeri kısıtladığı kadar ulaşamayacağı yerlere de gittiğini görebiliriz. Benim için teknoloji ana bir üretim yolundan çok fikrimin ihtiyacı olan durumlarda kullandığım bir araç. O nedenle kendi üretimimi ana üretim aracı teknoloji olan sanat ve tasarımcılardan ayrı tutabilirim.
Berkay Tuncay
Berkay Tuncay (Fotoğraf: Lizzy van Leeuwen)
Yapay zeka araçları, üretim sürecimde özellikle zaman yönetimi açısından avantaj sağlıyor. Bu araçlarla eskizleri hızlıca oluşturup fikirlerimi görselleştirebiliyorum. İstediğimi elde edemediğim zamanlar da oluyor, ancak hızlı bir gelişme aşamasında olduğunu hissediyorum. Henüz bir çalışmamı doğrudan yapay zekadan aldığım çıktı olarak sunmadım. Bu araçlar benim için her zaman referans imaj üretimi aşamasında işime yaradı. Metin düzenleme konusunda ise, yazıların akıcılığını geliştirme açısından kolaylık sağlıyorlar. Bu durum, genel üretim sürecimi optimize ediyor ve bana farklı görüşler sunuyor. Kimi zaman yapay zekanın önerilerini seçmesem de alternatif yolları görmek güzel.
"Yapay zekanın çevresinde oluşan yaratıcılık tartışmaları, genellikle sanat eserlerinin özgünlüğünü azaltma ve sanat üretiminin standardize olmasına yol açma riski üzerinden gelişiyor."
Berkay Tuncay, Rahatlama Videolarından Şiirler, Değişken Boyutlar, 2018
Yapay zekanın çevresinde oluşan yaratıcılık tartışmaları, genellikle sanat eserlerinin özgünlüğünü azaltma ve sanat üretiminin standardize olmasına yol açma riski üzerinden gelişiyor; "Eşsiz düşünce mümkün mü yoksa her şey birbirinden mi türemiştir?" ve "Yapay zekadan sonra telif hakkı nasıl belirlenecek?" gibi sorular etrafında şekilleniyor. Aslında bu sorular, sanat ve teknolojinin kesişim noktasında yeni görünen oldukça eski problemler. Ana akım medya, yapay zekanın yeni bir endüstri devrimi olduğundan neredeyse emin. İnternetin ve iPhone’un ilk yaygınlaşmaya başladığı dönemde kimsenin bunları kullanmayacağına dair görüşler ortaya atılmıştı; ancak bugün bu tür iddialara pek rastlanmıyor. Daha çok, yapay zekanın birkaç yıl içinde işsiz bırakacağı meslekler gündemde.
Candaş Şişman
Bence en önemli noktalardan biri, yapay zekanın düşünme biçimimizi fiziksel sınırlamalardan kurtararak daha özgün yapılar kurmamıza yardımcı olması. Bu da insanüstü bir kavrayışa sahip olmamızı ve üretimlerimizi bu perspektiften tasarlayabilmemizi sağlıyor. Jeneratif yapay zeka kullanarak ürettiğim denemelerde, fiziksel gerçeklikteki sınırları aşan ve insan zihninin ötesine geçen görsel temsiller oluşturuyorum. Bu temsilleri ileride büyük ölçekli enstalasyonlara dönüştürerek deneyimler sunmayı hayal ediyorum. Tabii ki bu süreçte birçok veriye ulaşabiliyor olmamız, aslında bilişsel olarak da bize yeni bir perspektif sağlıyor. Bu durum, özellikle kavramsal altyapı ve çıktı anlamında bize yeni olanaklar sağlıyor.
Ayrıca, yapay zekanın sunduğu imkanlarla düşünce süreçlerimizi hızlandırabiliyor ve yeni yaratıcı yollar keşfedebiliyoruz. Yapay zeka, sadece hız kazandırmakla kalmıyor, aynı zamanda düşünsel sınırlarımızı da genişletiyor. Örneğin, bir projede farklı varyasyonları deneyimleyebilmek, yaratıcı sürecin çok daha kapsamlı ve zengin olmasını sağlayabiliyor. Bu sayede belki on günde ulaşacağımız noktaya beş saatte ulaşabiliyoruz. Bu da düşünsel jimnastiği hızlandırarak daha derinlemesine deneme yanılma yapabilmemizi ve daha sağlıklı sonuçlara ulaşabilmemizi sağlıyor.
"Yapay zekayı sadece düşünsel süreçlerimi çeşitlendirmek için değil, aynı zamanda olası spekülatif fiziksel üretimlerimin simülasyonlarında da kullanıyorum."
Candaş Şişman, Patterns of Possibilities v2, 2022
Yapay zekanın üretim açısından sunacağı olanaklar sayesinde, estetik ve teknik çözümlemelerden ziyade kavramsal yaklaşımlar daha fazla değer kazanacak. Çünkü yapay zeka, genel üretim kalitesini teknik ve estetik anlamda artırarak, bu imkanı geniş kitlelerin çok rahat kullanabilmesini sağlayacak ve yüksek estetik-teknik kalite, standart haline gelecek. Böylece üretimlerin estetik veya teknik kalitesinden ziyade, sanatçıların neyi, neden, nasıl ve hangi bağlamda yaptıkları daha önemli ve değerli olacak. Bu durum, sanatçıların tekniği veya estetiği merkeze alan projelerden çok daha sofistike ve derinlemesine projeler üretmesini tetikleyecek.
Sanatçı ve tasarımcılar, biçim ve form arayışları yerine daha kişiselleştirilmiş deneyimlere ve sistem tasarımlarına yönelecek. Özellikle biyoteknoloji ve yapay zekanın birbirine entegrasyonu ile sanatçılar, izleyicilerin biyoverilerini baz alarak sürekli evrim geçiren sistem tasarımları oluşturabilecek. Bu yaklaşım hem fiziksel hem dijital hem de hibrit ortamlar için geçerli olacak. Ayrıca, herhangi bir arayüz kullanmadan kendi biyolojik verilerini gerçek zamanlı olarak çeşitli ortamlara ve deneyimlere dönüştürebilecekler. İzleyicilerin algılarını beyin-bilgisayar arayüzleri (BCI) ve nöroteknolojilerin gelişmesiyle doğrudan etkileyebildikleri noktada, sanatçı ve tasarımcılar tamamen nörolojik gerçeklik simülasyonları oluşturabilecekler. Bu, sadece görsel ve işitsel değil, aynı zamanda duyusal ve bilişsel düzeyde de etkileşimli ve derinlemesine deneyimler yaratma imkanı sunacak. Sanatçılar, izleyicilerin zihinlerine doğrudan erişim sağlayarak, onların duygu durumlarını, düşüncelerini ve hatta bilinçaltı süreçlerini etkileyebilecek projeler üretebilecekler. Bu tür simülasyonlar, gerçekliğin tanımını ve sınırlarını bulanıklaştırarak, insanların algı sınırlarını genişletecek ve birçok farklı gerçeklik katmanının aynı anda var olabilmesini sağlayacak.
Candaş Şişman, Patterns of Possibilities v2, 2022
Yapay zekayı sadece düşünsel süreçlerimi çeşitlendirmek için değil, aynı zamanda olası spekülatif fiziksel üretimlerimin simülasyonlarında da kullanıyorum. Yapay zeka ile tasarlanan şeylerin fiziksel gerçekliğe dönüşmesi meselesi oldukça ilgimi çekiyor. Yapay zeka ile birlikte çalışarak, olabildiğince insani düşünüş biçiminden ve çerçevesinden kurtulmaya çalışarak daha özgür bir kavrayış elde etmeye çalışıyorum. Bu sadece yeni teknikler ve estetikler keşfetmekle kalmıyor, aynı zamanda insan algısını ve deneyimini yeniden tanımlama olasılığı veriyor. Yapay zeka ile olan deneylerimin, düşünsel süreçlerimi hızlandırması ve farklı varyasyonlar sunması sayesinde daha kapsamlı sonuçlara ulaşmamı sağlıyor.
Özellikle generatif sistemler kurma ve bu sistemler aracılığıyla yeni olasılıklar türetme üzerine odaklanıyorum. Yapay zekanın, benim müdahalemden bağımsız olarak çalışabilmesi ve öngörülemeyen sonuçlar üretebilmesi, sanatsal sürecimde kendimi daha özgür hissetmemi sağlıyor. Ayrıca, bu yaklaşımı insan-merkeziyetçi bakış açısından uzaklaşmak için bir araç olarak kullanıyorum. Yapay zekanın, insani düşünce pratiklerinden ve bedenimden kurtulabileceğim bir araç olması, bana daha geniş bir perspektiften gerçekliği algılama ve bu durumu baz alarak tasarım yapabilme kabiliyeti sağlıyor.
Genel olarak, kendimi ve üretimlerimi, teknolojinin sunduğu olanakları kullanarak insan algısını ve gerçeklik kavrayışını sorgulayan bir noktada konumlandırıyorum. Çalışmalarımda, dijital ve mekanik teknolojileri kullanarak zaman, mekân ve hareket algılarımızı manipüle etmeye çalışıyorum. Bu süreçte, yapay zeka ve biyoteknoloji gibi yeni teknolojileri entegre ederek, izleyicilere çoklu duyusal deneyimler sunmayı hedefliyorum. Amacım, izleyicilerin algılarını genişleterek, farklı gerçeklikler ve olasılıklar türetmek.
Metehan Özcan
Son yirmi yıldır internetin hayatımızda kapladığı alanın artması, forumların, sosyal medya sitelerinin açılması, dolayısıyla herkesin içerik üreticisi olmasıyla beraber çevremizi çok zamanlı, çok mekanlı olarak algılamaya başlamıştık. Artık fiziksel deneyimlerimizin neredeyse hepsi dijital ortamlara bağlı. Bu da kendimiz, yakın çevremiz ve bulunduğumuz fiziksel çevre ile kurduğumuz tüm ilişkileri etkiliyor. Dijital video ve fotoğraf gibi çok sayıda anlık, gündelik medya izlediğimiz, ürettiğimiz için zamanı onlar üzerinden takip etmek zorlaştı. Zaman kısaldı ve parçalandı. Yani iki yıl önce nerede, kiminle hangi deneyimi yaşadığımızı bize uygulamalar ve sosyal medya hatırlatıyor. 2009-2019 arası önce Ankara ve sonrasında İzmir’de yaşadığım için arada Instagram’da oralardan fotoğraflar paylaşıyorum. Ve halen İzmir’de ya da Ankara’da yaşadığımı zanneden çok arkadaşımla karşılaşabiliyorum. Akış içerisinde bunu anlamamak çok normal. Bir de coğrafi, siyasi hatta bilimsel konularla kurduğumuz ilişkiler de internet kullanıcılarının öznel deneyimleri üzerinden yeniden örülebiliyor. Her şey göreceli. Bu da resmi, doğrusal anlatımların parçalanmasına, çok sayıda sivil anlatının doğmasına yol açtı. Yapay zeka uygulamaları tüm bunlardan beslenerek oluştu. Şimdi bu uygulamalar geçmişte insanların oluşturduğu, birbirine bağladığı görsel, işitsel ve metinsel çok sayıda doğru/yanlış veriyi artık kendileri okuyup, derleyip yeni bağlar kurabilir hale geliyorlar.
2015 yılında makine öğrenme algoritmaları, görüntülerdeki nesneleri tanıyabiliyor ve bu etiketleri doğal dilde açıklamalara dönüştürebiliyordu. Araştırmacılardan biri olan yapay zeka bilimcisi Elman Mansimov, ilginç bir fikir düşündü: Ya bu süreci tersine çevirirsek? Ekibiyle görüntüleri altyazılara dönüştürmek yerine, altyazılardan görüntüler oluşturmayı hedeflediler. Elman Mansimov'un merakı, metinden görsele dönüşümünü araştırmasına yol açtı. Google araması gibi mevcut görüntüleri getirmek yerine, gerçekte var olmayan tamamen yeni sahneler oluşturmak amaçlanmıştı. Daha fazlası için bkz. https://mansimov.io
Metehan Özcan, Karşılaşmalar - Eskizler, 2023
"Çektiğim fotoğrafları bazen tek, bazen de çoklu yükleyerek referans olarak kullanıyorum. Biyolojik çeşitlenme gibi, aynı kaynaktan beslenen ve ufak farklarla sonsuza kadar gidebilecek bir saçaklanma yaratıyor."
2000’lerin başında dijital fotoğraf makinası ile çektiğim fotoğrafları, hocalarıma, arkadaşlarıma ya da fotoğraf sitelerine email yoluyla gönderiyordum. 2008 gibi de, Flickr’da paylaşmaya başlamıştım. Fotoğraf hakkındaki ilk sosyal medya sitelerinden biriydi. Dünyanın dört bir yanından insanlar paylaşımlar yapıyordu. Ve aynı Facebook’un da sonradan sunduğu gibi temalı gruplar vardı. Bu gruplarda paylaşılan eski ya da yeni üretilmiş kent fotoğraflarının altına herkesin kendi deneyimlerini, anılarını yazması, aynı yerden kendi çektiklerini yüklemesi benim çalışmalarımı derinden etkiledi. Dolayısıyla dijital görüntüleme tekniklerinin (SLR kameradan cep telefonu kamerasına) ve onların paylaşıldığı dijital platformların evrimi içerisinde çalışmalarım gelişti. Hem bunları konu edindim, hem de içerisinde yer aldım. Facebook akışı ilk zamanlar neredeyse kamusal alan gibiydi. Burada fotoğraf paylaşmak galeride sergilemekten daha çok heyecanlandırıyordu.
2022’den beri Midjourney ile çalışıyorum. Grafik bir ara yüz olmadan, metinden imaj üretiyor oluşu çok tesadüfi sonuçlar doğurabiliyor. Farklı tarihler, yerler, metinler, anahtar kelimeler, hatta sayıklamalar, yazılan her şeyi birleştirmesi, karşılık vermesi etkileşimli bir çalışma ortamı yaratıyor. Aynı şekilde farklı görselleri referans olarak yüklemek de melezlenme yaratıyor. Ben de önceden çektiğim fotoğrafları bazen tek, bazen de çoklu yükleyerek referans olarak kullanıyorum. Biyolojik çeşitlenme gibi, aynı kaynaktan beslenen ve ufak farklarla sonsuza kadar gidebilecek bir saçaklanma yaratıyor. Önceden de, baskın, vurucu tekil bir imge yerine çok sayıda imgenin katmanlar oluşturmasıyla çalıştığım için beni çok heyecanlandırdı.
Metehan Özcan, Denemeler, 2012 - 2023
Başından beri çalıştığım konulardan biri de makinalar. Farklı yıllardan tekstil, baskı ve tarım makinalarını görselleştirmesini izlemek bir nevi kaynak taraması yapmak gibi. Oysa doğruluğunu bilmek çok mümkün değil. Ve metinden görsel üreten bu ara yüzlerde farklı anahtar kelimeler girmek, bazen makinaların işlevlerini karıştırmak da olası. Yani zihnin, anlık değişen duygularla (çoğunlukla görsel sonuçların çeşitliliği yüzünden) beraber yönlenmesiyle işler daha da karışabilir:
Modernizmin üretim ve tüketim mekanlarını birbirlerinden uzaklaştırması hayatımızdaki ürünlerin nasıl yapıldığını düşünmeyi zorlaştırıyor. Bizi sarıp sarmalayan, doğumdan ölüme kadar en fazla dokunduğumuz, aidiyet hissini oluşturan tekstil ürünlerini (iç çamaşırları, kıyafetler, çarşaf, nevresim, yastık kılıfı, halı, koltuk döşemesi, perde gibi domestik/insancıl ürünleri aslında uzun bir süredir makinalar üretiyor. Bazı hassas, teknolojik ve yapısal ürünlerin üretiminde ise halen el emeği gerekli. (Cep telefonları ve mimari yapılar)
Metehan Özcan, Prova, Versus Art Project, Kasım, 2023
“Bir Jakarlı tezgah, ilk olarak 1801 yılında Joseph Marie Jacquard tarafından tanıtılan sofistike bir mekanizma kullanarak çalışır. Bu icat, damasko gibi karmaşık tekstillerin dokunmasını devrim niteliğinde değiştirerek binlerce delikli kartı içermesiyle tanınır. Bu delikli kartlar birbirine bağlanmıştı ve her bir kart, tekstil deseninin tek bir sırasını temsil eden bir dizi delik içeriyordu. Bir delikli kart tezgaha yerleştirildiğinde, deliklerin deseni hangi ipliklerin kaldırılacağını ve hangilerinin yerinde kalacağını kontrol ederek kumaşa dokunan deseni belirlerdi. Bu sistem, her sıranın manuel olarak ayarlanmasına gerek kalmadan, tek bir dokumacının son derece karmaşık ve geniş desenlere sahip tekstiller üretmesini sağlayarak verimliliği önemli ölçüde artırdı. Jakarlı mekanizma, sadece tekstil üretimini ileriye taşımakla kalmadı, aynı zamanda bilgisayar teknolojisinin gelecekteki gelişimine de temel kavramlar sağladı. Delikli kartların talimatları saklamak ve okumak için kullanılması, erken dönem bilgisayarların ve veri işleme teknolojisinin gelişimini doğrudan etkiledi.” Chat GBT
Bu makinaların mekanizmaları üzerinden işler geliştiren Merve Mepa’nın çalışmalarına bakmanızı da öneririm.