HIGHLIGHTED
RÖPORTAJ
Dominique Moulon, Bağımsız küratör, sanat eleştirmeni ve profesördür. Güzel Sanatlar Okulu'nda (ENSA) görsel sanatlar eğitimi almıştır ve...
Küratör, Akademisyen, Nerd: Dominique Moulon
Beyza Dilem Topdal
Dominique Moulon, Bağımsız küratör, sanat eleştirmeni ve profesördür. Güzel Sanatlar Okulu'nda (ENSA) görsel sanatlar eğitimi almıştır ve Paris Sorbonne Üniversitesi'nden Sanat ve Sanat Bilimleri alanında doktora sahibidir. DAM (Dijital Sanat Müzesi) ve IKT Uluslararası Çağdaş Sanat Küratörleri Birliği üyesi olan Moulon, Ars Longa, Vanessa Quang, Julio Gonzalez, Vossen, Plateforme, 24 Beaubourg ve Charlot galerileri için küratörlük yapmıştır. Ayrıca Show Off ve Variation sanat fuarları ile Maison Populaire, Montreuil, Cité internationale des arts, Canadian Cultural Centre, Centre Wallonie-Bruxelles, Topographie de l'Art, Capsule in Le Bourget, NFT Gallery Addition in Seoul, Bozar ve [Senne] Brussels gibi sanat merkezlerinde görev almıştır. 2015 yılından bu yana Paris’teki Nemo Bienali'nin de ortak küratörüdür. AICA (Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Birliği) üyesi olan Moulon, sergi katalogları, kolektif çalışmalar ve sanat dergileri için birçok makale yazmıştır. Şu anda ArtPress, TK-21, ArtInTheDigitalAge için yazılar kaleme almaktadır ve MoocDigital.paris'in koordinatörlüğünü yapmaktadır. Ayrıca Contemporary New Media Art (2011), Art And Digital Resonating (2015), Art Beyond Digital (2018) ve Masterpieces of the 21st Century (2021) adlı kitapların yazarıdır. Moulon ayrıca İnsan Bilimleri Dijital Dünyaları Gözlemcisi (OMNSH), Hibrit Sanat ve Dijital Kültürler Ulusal Ağı (HACNUM) üyesidir. Paris'teki Parsons School of Design, The School of The Art Institute of Chicago, University Paris 1 Panthéon-Sorbonne ve EPSAA (Advanced Professional Graphic Design School) ile ECV (School of Visual Arts) gibi prestijli kurumlarda ders vermiştir.
Beyza Dilem Topdal: Biraz arka planından bahsederek başlamak istiyorum, dijital ve yeni medya sanatı alanına nasıl ilgi duymaya başladın ve seni bu tür bir küratörlük pratiğine çeken neydi? Bu alanda çalışmaya ilk nasıl başladın?
Dominique Moulon: İlk olarak, beş yıl boyunca sanat okudum ve sanatçı oldum. Artık bir sanatçı değilim ve bundan dolayı mutsuz değilim. Zamanla bir sanat eleştirmeni ve bir küratör olarak çalışmaya başladım. Bilgisayarlarla ilk temasım uzun zaman önce, başka birçok insan gibi bir şeyler çizmeye çalışmaktı. Bu çaba biraz hayal kırıklığıydı ama beni farklı bir şekilde büyüledi.
90’lı yıllarda kırsal kesimden Fransa'nın merkezine Paris’e, sanat tarihi ve resim gibi konularda eğitim aldığım Paris 8'e (Université Paris 8, Vincennes-Saint-Denis) öğrenim görmeye gelecek kadar şanslıydım. O dönemde Paris 8‘de bulunan akademik bağlamda dünya çapında etkili birkaç kümelenme vardı. Onlar gerçekten sanal ortam, etkileşim ve internet gibi konulara odaklanmışlardı. Bu sayede 90'lı yıllarda, fiziksel ya da fiziksel olmayan ama hepsi de etkileşimli düzenlemelerden oluşan birkaç sanat eserini deneyimleme şansım oldu. Bu noktada makinenin ne yapabileceği, bir sanatçının makineyle nasıl işbirliği yapabileceği fikri beni büyülemeye başladı.
Günümüzde yapay zeka ve onlara verilen yönlendirmelere odaklanırsak, makine hiçbir şey yapmaz. Biz tek başımıza bir şey yapmayız ama makineyle işbirliği yaparız. Bence bu çok önemli bir şey. Bu arada küratörlük de %90 işbirliği gerektirir.
Photo Credit: Beyza Dilem Topdal Artwork: François Ronsiaux the cloud 80x50 cm 2020
B: Sanat öğrenimi gördüğünden bahsettin, bunun da küratörlük pratiğinle bağlantılı olduğuna inanıyorum. Çünkü araçları ve teknolojiyi de biliyorsun. Sanat tarihi, sanat eleştirmenliği ve küratörlük konusunda uzmansın ama aynı zamanda teknolojinin kendisini de biliyorsun. Bence seni geleneksel küratörlerden ayıran harika bir şey, buna katılır mısın?
D: Evet, tamamen katılıyorum ama bir teorisyen olarak bakarsam, sanatçılar tarafından
kullanılan teknolojileri o kadar çok bilmemek, tekniklere uzaktan bakmak normalleşiyor. Kodlamaya, fiziksel programlamaya, nod tabanlı programlamaya, yazılım kullanarak modellemeye, bir yazılımı başka bir yazılıma bağlamaya, etkileşim için bir kamera kullanmaya ilgi duymamak alışılageldik hale geliyor.
Ben sanat okuduktan sonra bilgisayarları keşfettim ve bir süre grafik tasarımcı olarak çalıştım. Bu sırada ünlü Macintosh'un olanaklarını keşfettim. Arayüzleri kullanarak bir şeyler yaratmanın keyfi başladı; sanat olsun, grafik tasarım olsun. Sonunda, Blender, Touch Designer, Processing gibi birçok yazılımı kullanmaya başladım. Uzman olduğumu iddia etmiyorum ve öğrencilerime sadece bir yazılım üzerinde uzman olmaya çalışmayın, 10 yazılımın %10'unu, 20 yazılımın %5'ini bilmeye çalışın, onları bir araya getirerek bir şeyler yapabileceksiniz diyorum. Benzer şekilde, sanatçı arkadaşlarımın veya kullanıcıların kullandığı yazılımları, teknolojileri, makineleri tanımak, bir şekilde sanatlarını anlamaya yardımcı oluyor.
Öte yandan, yazılarımda veya serginin kavramsal metninde asla bir yazılım veya donanım adı belirtmem. Genellikle, sanatçıların ne söylediğine bakarım, mümkün olduğunca sanatçılarla konuşmaya çalışırım. Bir sanat eleştirmeni ve bir küratör olduğum için temel olarak yaratıcılık ve üretim hakkında insanlarla fikir alışverişi yapmayı, sanat eserlerinin önümde yapımına şahit olmayı seviyorum. Sanatçıları iyi tanıdığımı hissediyorum fakat artık bir sanatçı değilim.
Kullandıkları teknolojileri aşağı yukarı bilmekle birlikte, iki yıl önce prompt’lar ve AI araçları hakkında haberler duyduğumda bunları test etmek istedim. Bir dijital sanatçının uygulamaları ve arayüzle ilgili bilgi sahibi olmak yardımcı olabiliyor. Sonunda, Sorbonne'dan sanat ve teknoloji konusunda doktora aldığım için çok gurur duyuyorum ama işin akademik tarafı kadar insanlarla tanışmaktan, sunum ve konuşma yapmaktan, bakmaktan, dinlemekten, etkileşim kurmaktan ve anlatmaktan hoşlanıyorum.
Küratörlüğe ilk başladığımda sanatçıların bana anlattıklarını tekrar ederdim. Şimdiyse sadece beğendiğim şeylerin bana ne hissettirdiğinden bahsediyorum. Bir sanat eseri beni öncelikle görsel ve işitsel olarak yakalar. Ardından eğer etkilenirsem daha fazlasını öğrenmeye çalışırım. Biraz sanatçıyı, biraz pratiklerini, biraz da hayal ederken kullandığı yazılımı bilmek yardımcı olabilir.
B: Bir sergi üzerinde çalışırken keşfetmek istediğin bazı temel konuları, teorik olarak söylemek gerekirse temel kavramları ve düşünceleri açabilir misin?
D: Asla tamamen teorik olarak konuşmam, örnekler vererek sanatçı üzerinden ilerliyorum. Tabii ki teknolojiden etkileniyorum, 30 yıl önce bir avuç nerd’dük. Şimdi herkes teknolojiden büyüleniyor ve teknoloji yaşadığımız dünyayla yüzleşiyor. Benden daha gençsin ve bunu benden daha iyi biliyorsun. Sadece sosyal medyadan bile bahsetsek, bazı ülkelerde sosyal medya insanlara seslerini duyurma imkanı sağladığını görüyoruz. Bu nedenle, politik bir mesele olarak, sosyal medya şu anda dünya çapında politik sahnede olan her şeyin merkezinde yer alıyor.
Yapay zeka da ilgimi çekiyor çünkü AI sadece bir araç değil bir kültür, bir pratiktir, dünyayla yüzleşmektedir. Yapay zekanın elektrik kadar önemli olduğunu düşünebiliriz. On yıl içinde yaşayacağımız dünya tamamen, tamamen farklı olacak. Bu yüzden ben öncelikle sanat eserleriyle ilgiliyim. Sanat eserlerini seviyorum ve birçok ülkeyi gezdim, örneğin eşimle İtalya'ya gittik ve önceden kitaplarda gördüğüm resimleri gördüm. Eserlerin daha çok dijital veya daha az dijital olması fark etmez. Bir çizim de olabilir, programlama yapan bir bilgisayarı anlatıyor olabilir ve bu toplumumuzu anlamak için ipuçları veren bir eser olabilir. Yaşadığımız dünyaya ve o dünyayı temsil eden sanatçılara, onların deneyimlediği şekle ve açıkçası, dünyayla yüzleşen teknolojilerle ilgiliyim. Yeni çıkacak olan kitabımda da sanat eserleri aracılığıyla kurulan ilişkiye odaklanıyorum. Bu arada kitabın adını henüz bulmadım ama sanırım zaten 30 yıl kadar önce Aras Electronica tarafından bulunmuştu ve bugün de geçerliliğini koruyor.
B: Tüm bu bahsettiklerin gelecekteki teknoloji ve sanat arasındaki ilişkiyle de ilişkili. Araç ve sanatın birlikte gelişip değiştiğini düşünüyorum. Teknolojik ve bilimsel gelişmeler sayesinde, sanat eserleri farklı disiplinlerle daha da iç içe geçiyor. Bu ilişkinin gelecekte nasıl gelişeceğini nasıl görüyorsun?
D: İşin aslı ben sanatla ilgileniyorum. Her ne şekilde adlandırılırsa adlandırılsın dijital sanat, yeni medya sanatı, medya sanatı, sanat ve teknoloji vb… Bu arada sanat ve bilim bu ağın içinde kesinlikle daha ilginç olan bir alt kategori. Bunun aslında Rönesans'tan bile önce başladığını söyleyebilirim. Tabii ki Rönesans döneminde birçok sanatçı aynı zamanda bilim insanı, mimar, heykeltıraş da oluyordu. Bence dünyadaki her icat her buluş mutlaka bir sanatçıyı etkiler ya da ilham verir. Uzay gemisine ya da biyolojik bir keşfe baktığınızda, bu keşfin, teknolojik yeniliğin bilgisinden faydalanacak bir sanatçı, sanatçı grubu mutlaka vardır ve bir şeyler yaratmak için bunu kullanır. İnternette sanat eserine dönüşmeyen, dönüşemeyecek bir hizmet yoktur. Tüm bu keşifleri bükme, kendi yollarında yeniden yorumlama yetisine sahip sanatçılara güvenim tam. Tabii ki küratörlük de toplumla, teknolojilerle, platformlarla, blok zinciriyle vb. birlikte evrim geçiriyor. Ekolojik mesele nedeniyle seyahat etme, nakliye konuları nedeniyle sanat dünyası sürekli şekilleniyor. Dün Palais de Tokyo'da bir açılışta bulundum, zemin katı kapatmaya karar verdiklerini gördüm. Çünkü çok sıcaktı ve bazı klimaları kullanmama kararı aldılar. Gördüğünüz gibi dünya değişiyor, bu yüzden uyum sağlamamız gerekiyor. Sanatçılar buna adapte olacaklar. Küratörlerin kurum içindeki görevi o kadar da kolay değil ama yapabilirler. Yapmak zorundalar. Tabii ki bağımsız bir küratör olarak bizim de uyum sağlamamız gerekiyor. Başka seçeneğimiz yok. Gelecek farklı olacak. Ama sanırım güçlü imajların etkisi nedeniyle hala bazı kara kutular olacak, hala bazı beyaz küpler olacak ve bazı platformlar var olmaya devam edecek.
Photo Credit: Beyza Dilem Topdal Artwork: François Ronsiaux the cloud 80x50 cm 2020
B: Evet, hepimiz geleceği speküle etmeye çalışıyoruz ve bunun da pratiklerimizin bir parçası olduğunu düşünüyorum. Geçtiğimiz haftalarda Paris'te Topographie de L'Art'ta, "Fusion of Possibilities/Olasılıkların Füzyonu" sergini görme fırsatım oldu. Çok tebrik ederim, harika bir sergiydi. Küratöryel metni okudum ve gördüğüm kadarıyla; birbiriyle ilişkili farklı alanlarla birlikte maddi ve manevi, zeka ve veri gibi kavramlar arasındaki sınırları bulanıklaştıran eserler öneriyor. Bu sergide sergilenen eserler üzerinden olasılıklar fikrinden bahsedebilir misin?
D: Öncelikle sergiyi ziyaret ettiğin için çok teşekkür ederim. Sanat dünyasının farklı bileşenlerinden bahsettim, sanat dünyasının en önemli bileşenlerinden biri de izleyicidir. Örneğin yarın Art Basel’de ben de bir izleyici olacağım. Ziyaretçi olmadan sergi olmaz. Marcel Duchamp, pardon ben bir Fransızım, "eseri izleyici yapar" demiştir. Ve Fransız bir küratör olarak, her zaman olduğu gibi bir röportajımda daha Marcel Duchamp'tan bahsetmiş oldum!
‘Fusion of Possibilities’ sergisi; yeni medya sanat dünyasının en saygın, güçlü ve etkili kişisi olan yakın zamanda hayatını kaybeden Peter Weibel ile bir etkileşimimle başladı. Kendisi Ars Electronica Festivali'nin küratörüydü, ZKM'yi kuranlar arasında yer aldı. Onunla tanışma şansım oldu, 2010'ların başında diyebilirim. Her kitap yayımladığımda, genellikle bir kitabı Peter Weibel'e gönderirdim ve birkaç kez sohbet etme imkanımız oldu. 15 yıl önce Peter Weibel'in "Possible" adlı, 60’lı yıllara ait bir sanat eserini gördüm. Peter Weibel, hem geçmişten hem de yaşadığı dünyadan büyülenmişti. Sık sık geçmiş, bugün ve gelecek gibi konulara atıfta bulunurdu. Bu nedenle, onun eserine atıfta bulunarak "Possible" adını verme kararı aldım. Bu eser duvarda bir ışık demeti değil sadece. Bu bir tür sihir. Sanat dünyasında sihir kelimesini kullanmaktan kaçınıyoruz. Hayır, Peter Weibel sihir kelimesini reddetmiyordu ve resim sanatından büyülenmişti. Son görüşmemizde, blockchain, NFT'ler, VR ve yapay zeka hakkında konuşan insanlar varken, o sadece resim hakkında konuşmak istedi. Bu yüzden resim hakkında konuştuk, olasılıklar hakkında konuştuk. Bunları benimseyerek, küratörlük bir fikir geliştirmektir ve bu fikri çalıştığınız insanlarla doğrulamak, bazı kelimeleri bir araya getirmeye çalışmaktır. Bu nedenle dünün olasılıkları bugünün gerçeklikleri haline geldi. Ve şu anda, senin de bahsettiğin gibi, bu olasılıkların kesişiminde yaşıyoruz. 80'lerden beri bu teknolojilerin birbiri ardına kurulduğunu, birleştiğini gördüm. Şu anda yaşadığımız dünyada bazı şeylerin gerçekten kötü olduğunu biliyorum, ama bir başka açıdan da iyimserim. Bu benim sorunum, bazen kesinlikle çok iyimserim, bu bana yöneltilen bir eleştiri oluyor. Bu yaratıcı teknolojilerin yüksek gücünün olduğu bu dönemi yaşamaktan çok mutluyum. Genç sanatçılar olarak 20’li 30’lu yaşlarındaki öğrencilerimle konuştuğumda, gerçekleştirmek istediğiniz her şeyi yapabileceğiniz harika bir zaman diliminde olduğumuzu görüyorum.
Photo Credit: Beyza Dilem Topdal Artwork: Topographie de L'Art , Paris, 2023, Fusion of Possibilities sergi görünümü
B: Evet, elbette istediğimizi yapabiliriz, üretebiliriz. Ama sergi çerçevesinde aynı zamanda düşündüğüm bir şey de "sanatsal eğilim kavramının artık işlemediği bir dönemde yaşıyoruz" tanımı oldu. Bunun da düşünülmeye değer bir durum olduğuna inanıyorum.
D: Söyleyeceklerim bir parça küratöryel bir manifesto gibi gelirse kusura bakmayın lütfen ama bizi biz yapan deneyimlerimiz, kaç yaşında olduğumuz, yaşadıklarımız. Gerçekten çok güçlü trendlerin olduğunu hatırlıyorum. Sınırlı, yani bu trendin içinde veya dışında gibi tanımlar vardı. Mesela 80'lerin trans-avangardında çok etkili olan Fransız ressam Hervé di Rosa gibi. Günümüzde sanata dair bir tür düşünce haritası gibi bir iş yapmıştı.
Şunu söyleyebilirim ki benden daha önemli teorisyenler ve küratörler var. 10-20 yıl önce, 30 yıl önce bazı yeni akımlar oluşturmayı denediler. Bazıları başarılı oldu. Oysa ki bugünlerde bir küratör olarak bir akım tanımlayamam. Yapay zeka bir akım değil. Tek başına bir araç değil, bir hizmet değil. Dünyada devrim yaratıyor, ama bazı sanat eserlerini yapay zekaya, sanal ortama, etkileşime sınırlayamayız. Gerçekten beğendiğim eserler arasında, resim, video, biraz bundan, biraz şundan kullanıp, arada kalan eserler var. Ve sonunda, bunu gördüğünüzde teknolojiyi unutuyorsunuz, tek bir iyi fikirle etkileyici eserleri seviyorum. Bu sergide sanal bulutlardan oluşan bir eser sergiledim. Bu eser bana sanat tarihindeki bulutları hatırlattı. Tabii ki sergideki eser 3B modellerden yapılmıştı.
Sorunuza cevap olarak, günümüzde bazı akımların sınırını belirlemek neredeyse imkansız gibi düşünüyorum.Teknolojiler kaynaşıyor, pratikler ve sanatsal uygulamalar da kaynaşıyor.
B: Evet. Öte yandan kurumlar da bu yönde değişiyor, bu da sanat dünyasındaki dinamikleri yeniden şekillendiriyor, diyebilirim.
D: Biliyorsun MoMA, Pompidou gibi bir kurumlar, devasa gemilere benziyorlar. Sola ya da sağa gitmek isterseniz bunun üzerine düşünmeniz, bir sürü kişiyle görüşmeniz ve birkaç yıl, hatta on yıllar içinde yapmaya çalışmanız gerekiyor. Bu yüzden çok zor. Aslında bu anlamda gelişmeye çalışıyorlar. Paris'te yaşıyorum, bu yüzden Pompidou Center’dan örnek vereceğim. Yakın zamanda, blockchain etkisi sayesinde, neler olup bittiğini gösteren küçük bir sergi düzenlediler. Benim yıllardır bildiğim bazı eserleri satın aldılar, onları yeni keşfettiklerini düşünüyorum. Ama hiçbir zaman geç değildir, ve tabii ki değişiyorlar. Evrim geçirmeleri gerektiğini biliyorlar. Müzayedeler ve fuarlar da aynı şekilde. Son iki yılda değişmeyen müzayede evleri önümüzdeki birkaç yıl içinde ortadan yok olacaklar. Yani herkes değişmek zorunda.
2020-2021'in başında herkes "asla NFT satmayacağım" dedi. Şimdi herkes NFT satıyor. Aslında, ben de sanat piyasasından bahsediyorum çünkü sanat piyasasının, sanat dünyasının her zamankinden daha önemli olduğunu düşünüyorum. Başta dediğim gibi, birinci sırada sanatçı, ikinci sırada izleyici yer alır. Ancak sanat ekosistemi gerçekten çok karmaşık ve çok hareketlidir. Şekil değiştiren, değişken bir ekosistemdir.
B: Yeni medya sanatının teknoloji hakkında bir resim de olabileceğini,teknolojiyi içermesi gerekmediğini söylediğinde kastettiğin şeyin yeni medyayı bir ideoloji olarak sanat eserinin konusu yapmak olduğunu düşünüyordum. Teknolojinin ideolojik ve politik yönü de var. Bence bundan bahsetmek önemli. Birçok eseri diğerlerinden ayıran da bu, bununla ilgili ne düşünüyorsun?
D: Duchamp'a geri dönersek, herhangi bir nesnede bir sanat etmeni olduğunu söylemişti. Bunu ortaya çıkarmak sanatçıya kalmış. İki doktora danışmanımdan biri, günümüzde her sanat eserinde bir dijitallik etmeni olduğunu söyleyebiliriz derdi.
Bir örnek vereceğim. Blockchain, yapay zeka gibi bir örnek vermeyeceğim. Daha basit hale getirelim. Herhangi bir sanatçı, mermer kullanan herhangi bir heykeltıraş, yağlı boya kullanan herhangi bir ressam bir fikri olduğunda, büyük bir olasılıkla bu sanatçı bazı görselleri, metinleri kontrol etmek için Google'ı kullanacak. Google algoritması, Coca Cola tarifinden daha gizli. Evet, oldukça iyi gizlenmişler ve her dakika geliştiriyorlar. Herhangi bir geleneksel yöntemlerle eser üreten sanatçının Google, Wikipedia veya başka bir şeyi kullanma ihtimali vardır. Sonuçta, Google'ın tarafsız olmaması nedeniyle, ressamın tablosunda bile bir miktar dijitallik vardır. İşte benim sanata olan bakışım budur. Örneğin, Google Earth, Google Street View vb. üzerinden alınan görüntüleri kullanan ressamlar var. Kabul etsek de etmesek de, sanatçı olsak da olmasak da yaşadığımız dijital ortamdan etkileniyoruz. Bu bir eserin nasıl geleneksel sanat, neye göre dijital sanat olarak nitelendirilebileceğini dikkate almıyorum. Ara bölgelerde ve ortada neler olup bittiğiyle ilgileniyorum.
B: Bu yıl İstanbul'da düzenlenecek olan medya sanatı odaklı Noise sanat fuarıyla, bu yılki küratörü olmak üzere anlaştığınızı biliyorum. Müzelerde, festivallerde sergiler düzenlemiş bir küratör olarak, sanat fuarlarına nasıl bakıyorsunuz? Medya sanatının sanat fuarlarındaki konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Geleneksel sanat etkinliklerine meydan okuyor mu?
D: Dönüşüp evrim geçiriyorlar. Dediğim gibi, yarın Art Basel'de olacağım. Art Basel'de geleneksel galeriler, yeni çıkan galeriler var. Yeni çıkan galerilerde, biraz dijital işler var. Tabii ki, onları aramak zorundasınız, ama varlar. Genellikle büyük ölçekli enstelasyonlar içeren Unlimited ‘de daha fazla dijital eser bulunuyor. Şu anda, hiçbir sanat fuarı yeni medyanın hiç bulunmadığı bir durumda değil. Bazılarında daha fazla gösteriliyor ve bazıları, kimlikleri ve ifadeleri gereği, bu uygulamalara odaklanmak istiyor.
Dünya genelindeki büyük sanat fuarları, evrim geçirebilir, ancak yeterince hızlı olamazlar diye düşünüyorum. Neden mi? Çünkü müşterilerine veya galerilere uygun olanı önermek zorundalar. Bazı yeni çıkan galeriler tamamen kendi zamanlarını yakalamış durumda, ancak bazıları hala aynı devam ediyor. Çünkü sanat piyasası aynı zamanda 20. yüzyılın ilk yarısına, ikinci yarısına ait sanat eserlerini satmakla ilgili de bir meseledir. Bir resmi satmak ve almaktan daha kolay bir şey olamaz. Bir çerçeveyle sergiden ayrılabilirsiniz. Çiviniz ve çekiçiniz varsa ve perdelere de uyuyorsa tamamdır. Yani kolaydır. Size, "Tamam, bu yazılımı ve bu bilgisayarı kullanmanız gerekecek ve bilgisayarı değiştirirseniz, sanatçıya sormanız ve falan, filan" denirse, iş biraz daha karmaşık hale gelir. Ama yeni nesiller bunu geliştiriyor. Yeni galeri sahipleri, yeni sanat koleksiyonerleri. Dünya değişiyor, biliyorsunuz. MoMA, Pompidou, Tate vb. gibi büyük kurumlardan bahsettiğimde, hızlıca bir şeyler yapmak isteyen insanların olduğunu düşünüyorum, ancak kurdukları şeyde sıkışmış durumdalar ve öyle devam etmek zorundalar. Sanat fuarları için de aynı şey geçerli. Ancak örneğin, Art Basel Paris+'ta canlı yayın yaparken Tezos’a ait bir stant gördüm. Görüyorsunuz, tüm ekosistem evrim geçiriyor.
Noise hakkında hissettiklerime gelecek olursak aslında tam olarak bir sanat fuarı değil. Bizim düşündüğümüz, bildiğimiz şekliyle bir yeni medya sanatı festivali değil. Dijital sanatın festivallerde ortaya çıktığını, daha sonra galerilere ve müzelere girdiğini biliyoruz. Ancak benim ilgilendiğim konu bahsettiğim gibi olasılıkların füzyonu, bir aradalığı. Noise ile işbirliği yapmaktan çok mutluyum. Birkaç yıl önce RC’nin yöneticisiyken, tam olarak bir sanat fuarı olmayan, festivalle sanat fuarı arasında, minik bir dijital sanat fuarı düzenlemeye çalışmıştım. Bence Noise'un kurucuları da benzer şekilde fuar fikrini yeniden şekillendirmeye çalışıyor. Dün hakkında epey konuştuk, etkinliğin bir akademik bileşen, bir kamusal sanat bileşeni, bir galeri bileşeni, yeni çıkan sanatçılar bileşeni, AV performansları bileşeni gibi en az beş-altı bileşeni var. Tam olarak yapılması gereken budur diye hissediyorum. Bu zorlu görevde size mütevazı bir şekilde eşlik etmekten çok mutluyum.
Photo Credit: Beyza Dilem Topdal Artwork: Louis Audoire, Colorix 2, 1977 , Le Centre Pompidou