top of page

HIGHLIGHTED

YORUM

Seda Niğbolu, "Zamansız Meraklar" sergisi üzerinden, dijital sanatın bugününe ve dijital müze kavramının olasılıklarına bakış atıyor.

Müzenin Geleceği/Geleceğin Müzesi

Seda Niğbolu

Dijital sanat veya dijital unsurları içinde barındıran sanat, sergi ve koleksiyonlarda kendine giderek daha fazla yer bulurken müzenin sosyolog Ray Oldenburg’un tabiriyle gündelik kamusal yaşamın toplanma alanı olan bir “Üçüncü Mekân” olarak fiziksel varlığını ve tarihsel anlamını koruması çabası yeni zorluk ve olanakları da beraberinde getiriyor. Dijitalleşmenin sanat eserinin biricikliğini, tek seferliğini yok edeceğinden korkanların çoğunlukla düştüğü yanılgı bu çabayı basit bir dijital-analog çatışmasının zeminine oturtmak ve dijital olanı analog olanın sanal bir versiyonundan ibaret görmek. Oysa ki müzecilikte bir dijital dönüşümden kasıt belgelemeden araştırmaya, kürasyondan müze deneyimini optimize eden veri analizlerine kadar sanatı izleyiciye ulaştıran her adımda analog unsurların dijital imkanlar tarafından geliştirilmesi ve tamamlanması. Artırılmış, sanal ve genişletilmiş gerçeklik gibi teknolojiler, dijital arşivler, interaktif eserler ve yeni sergileme formatları müzeleri yeni bir çağa taşıma işlevinden fazlasını görerek sanat eserlerine dair ek deneyimler ve bilgiler edinilmesine olanak tanıyor. Diğer yandan sanal müze turlarının engelli bireylere sağladığı bariyersiz ziyaret imkanı ve gamification (oyunlaştırma) aracılığıyla müzelerin gençler için cazipleşmesi de sanatın daha büyük kitleler için erişilir kılınmasının anahtarlarından.


Tüm bu dijitalleşme süreci haliyle yeni sorular ortaya atıyor; Müze deneyiminin izleyici tarafından yönetilip kişiselleştirilebildiği bir ortamda küratöre atfedilen yeni görevler ne olacak? Seyircinin dijital unsurlarla kurduğu ilişki müzenin eser seçkisini nasıl etkileyecek? Ve belki de en önemlisi sanat eseriyle dijital deneyim ve interaktif katılımla ilişkilenmenin yarattığı eğlence faktörü eserlere eleştirel bir bakışın ve kültürel eğitimin önüne geçecek ve dijital olmayan eserlerin değerini düşürecek mi? Sanatçı, profesör ve sanatta dijitalleşme konusunda öncülerden biri olan Lev Manovich, bu konuda iyimser bir görüş taşıyor. Sanat ve sanat üretimine kolay bir erişimin, sanat ile uğraşıya olan ilgiyi artıracağını düşünüyor: “Müzeler bugün her zamankinden önemli. Onlar reklam ve algoritmalardan bağımsız, uzmanların bilgisi ve düzenlemesi üzerine kurulu fiziksel mekânlar. Benim için bir müzeye gitmekten daha güzel bir şey yok.”


sergiden genel görünüm
istanbul modern, galeri

Zamansız Meraklar, Sergiden Genel Görünüm, (Fotoğraflar - İstanbul Modern, 2024)


Türkiye coğrafyasına baktığımızda ise bırakın dijital teknolojilerin sanatsal deneyime entegrasyonunu, pek çok kurumun web siteleri ile gösterdikleri varlıklarının bile ziyaretçiyi bilgilendirme ve ziyaretini şekillendirme konusunda eksik kaldığını görüyoruz. Dijital dönüşümün henüz QR kodlar, online sergiler ya da uygulamalar gibi internet üzerinden sunulan kimi hizmetlerle sınırlı kaldığı galeri ve müzeler az önce bahsi geçen varoluşsal sorulara cevap aramanın oldukça uzağında. İstanbul Modern’de iki aydan bu yana sergilenen ve toplumdaki dijitalleşme sürecinden etkilenen sanatçıların işlerine yer veren “Zamansız Meraklar” sergisi ise müzenin geleceğini ve geleceğin müzesini sorgulama imkânını tamamen kullanmasa da (ya da bunu kendine mesele edinmese de) dijital üretimlerin fiziksel bir mekânda nasıl sergilenebileceğine dair gündeme getirdiği sorularla bu yönde atılan az sayıdaki düşünsel ve pratik adımdan biri olarak görülebilir.


dijital eserlerden oluşan sergi

Zamansız Meraklar, Sergiden Genel Görünüm, (Fotoğraflar - İstanbul Modern, 2024)


Ümit Mesci ve Nilay Dursun’un küratörlüğündeki sergi, dijital medyalar tarafından yaratılan hikâyelerin izleyiciye hangi araçlarla ve yöntemlerle dokunabileceği konusunda yeni düşünceler üretirken bir yandan da yeni medya sanatında sanat ve teknoloji arasındaki sınırın nerede çizilebileceği ve nerede bulanıklaştığı sorularını gündeme getiriyor. Önemli bir kısmı yeni işlerden oluşan sergideki en ilginç anlardan bazıları djital teknolojilerin tarihsel anlatılardan ilham aldığı işler. Örneğin Atıf Akın’ın Bir GAN’a (Çekişmeli Üretici Ağ) Alfabeyi Öğretmek eserindeki yapay zeka aracılığıyla alfabeyi öğrenen bilgisayar, kavramsal sanatçı John Baldessari’nin dil ve göstergebilime atıfta bulunan 1972 tarihli absürt çalışması Bir Bitkiye Alfabeyi Öğretmek videosunu temel alıyor. Baldessari’nin işi ise Beuys’un dil, kavrayış ve sembolizm arasındaki ilişkilere bakan Ölü Bir Tavşana Resimler Nasıl Açıklanır? performansına bir karşılık. Buradan bakıldığında Akın’ın işi çağdaş sanat tarihinin kilit anları arasında gezinerek onlara bugünün bakış açısından bir cevap veriyor. Tarihin farklı noktaları arasındaki bağlantılar Ahmet Rüstem Ekici ve Hakan Sorar’ın antik çağlardan bu yana insan suretini ölümsüzleştiren maskelerin üç boyutlu yazıcı aracılığıyla üretildiği işleri Ölü/Ölüm Maskları’nda da izleniyor. Yelta Köm’un sen de mi buradasın? yerleştirmesinin nesnesi ise aynı anda sahip olduğu fütüristik ve arkeolojik niteliklerle tarihsel kronolojiyi tersyüz ediyor.


zamansız meraklar, genel sergi görünümü

Zamansız Meraklar, Sergiden Genel Görünüm, (Fotoğraflar - İstanbul Modern, 2024)


Zamansız Meraklar’daki bir diğer önemli konu ise fiziksel olanın dijital hafızaya aktarılması. Ozan Atalan EEKKOO ile doğayı, Alican İnal Kaybolan Sesler Müzesi ile Karaköy semtinin işitsel haritasını, Oddviz Kadıköy I ile Kadıköy sokaklarında bulunan tarihi ya da gündelik objeleri, Beste İleri ise SENTIMAP Istanbul ile İstanbul’un çeşitli semtlerinde yaşayanların duygu durumlarını farklı teknolojilerle dijital olarak kayıt altına alıyor. Bu eserler aynı zamanda bir önyargıyı, yani dijital sanatın biricik ve tek seferlik olmadığı fikrini de yanlışlıyor ve onun her zaman kolaylıkla ulaşılabilir bir arşiv niteliği taşıdığını gösteriyor. “Zamansız Meraklar” başta da söylediğimiz gibi geleceğin müzesinin nasıl görüneceğini mesele edinmiyor belki, ama bugünün ve geleceğin sanatının tarihsel düzlemdeki yeri hakkında yeni tartışma zeminleri açmasıyla ve müzenin zamanın tanığı olarak dinamik toplumsal rolünün altını çizmesiyle önem taşıyor. Hepsinden önemlisi de (pandemi sürecinde de çok net bir şekilde gördüğümüz üzere) dijital ve analoğun birbirinin karşıtı değil tamamlayıcısı olduğunu ortaya koymasıyla ülkenizdeki dijital ve yeni medya sanatı alanındaki sergiler arasında ön plana çıkıyor.


Bize Ulaşın

bottom of page