HIGHLIGHTED
YORUM
Atıf Akın’ın kişisel sergisi “Sinyaller” üzerine sanat, bilim ve teknoloji çerçevesinde bir değerlendirme.
Medya, Bilim, Politika Üçgeninde Yeni Bir Sanat Dili
Seda Niğbolu
Latince “işaret vermesi amaçlanan” anlamındaki signalis kelimesinden gelen sinyal teriminin medya ve teknoloji araştırmalarında taşıdığı önem ortada. Ancak sinyaller sadece zamansal olarak işleyen medya teknolojilerinde dijital yoldan iletilip veriye dönüştürülen elle tutulmaz bilgi kaynakları olmanın ötesinde fiziksel ve maddesel olarak var olan organizma ve ekosistemlerde de mevcutlar. İnsanların beden dili ya da toplumların kolektif davranışları da sinyaller yollar, tarihsel yapılar ve doğa olayları da. Toplumsal, ekolojik ve politik ilişkiler bir ortamın sinyalleri nasıl işlediği üzerinden değerlendirilir. Bu bağlamda sinyallerin sadece zamansal ve mekânsal değil sosyopolitik yapılar olarak da varoluşumuzdaki merkeziyetini görebiliriz.
Atıf Akın uzun senelerden bu yana sinyallerin medya arkeolojisi, doğal ekosistemler ve toplumsal yapılar içerisindeki yerini araştırarak kavramın hem dijital hem fiziksel yönünü görünür kılan bir medya sanatçısı. Medya (sanatı), bilim ve didaktik olmayan bir politik hassasiyet üçgeninde kurduğu ilişkilerin şekillendirdiği işleri uzun düşünce, araştırma ve gerçekleştirme süreçleri gerektiriyor ve sanat, teknoloji ve toplum arasındaki gündelik düşünce pratiğimizde pek de fazla yer etmeyen bağlantılar (nükleer atıkların da arkeolojinin bir parçası olduğu ya da tarihsel mitlerin güncel nükleer olaylarla ilişkisi gibi) hakkında kafa yormamızı sağlıyor. 18. İstanbul Bienali’nde sergilenen ve Sinyaller sergisine bir giriş niteliğindeki Mutant Zaman ya da İstanbul Modern’de gerçekleşen Zamansız Meraklar sergisindeki işi Bir GAN’a (Çekişmeli Üretici Ağ) Alfabeyi Öğretmek de aynı çerçevede değerlendirilmesi gereken işler. Ama Sinyaller Akın’ın girift düşünce süreçleri ve çok katmanlı üretimini anlamak için bugüne kadar elimizde olandan çok daha büyük bir fırsat sunuyor bize.
Sinyallerin görsel ve tematik merkezindeki 12 ekranlı video yerleştirmesi Mutant Zaman serginin ele aldığı tüm bağlamların yani mutasyon, radyasyon ve nükleer zaman/mekânın yanı sıra teknolojinin sanatsal ve sanatın teknolojik işlenişinin bir çıktısı olarak görülebilir. Sergi sadece anlatım değil teknik olarak da birbiriyle bağlantılı işlerden oluşuyor. Bu anlamda tek bir dev yerleştirme olarak değerlendirilmesi de mümkün. Örneğin serginin girişindeki küçük devrenin gönderdiği sinyaller bir uranyum parçasından geliyor ve elektronik sinyallere dönüşüyorlar. Ve bu sinyaller hem yerdeki ekranlar, hem de gelecek durumlara olasılıksal bir süreçle ulaşılacağını öngören Markov Zinciri kavramından yola çıkan diğer animasyonlar, hem de giriş koridorunda yer alan ve onların ölçümlerinin radyoaktif haritasını içeren baskılarda kullanılıyorlar.
Atıf Akın, Sinyaller, Pilot Galeri, 2024 (Fotoğraf - Sahir Ugur Eren)
Mutant Zaman’ın yere yerleştirilmiş videolarına yukarıdan bakmak, özellikle de nükleer reaktörlerde kullanılan Cherenkov mavisinin burada da kullanılmasının etkisiyle bir reaktöre bakma hissi uyandırıyor. Arada gördüğümüz nükleer ve radyoaktif atık görüntüleri arkeolojik görüntüler ve nükleer test yapılmış Moruroa ve Fangataufa adalarının görüntüleriyle bir araya geliyor. Videodaki patlayan harfler bu mavi renge giden bir renk koduyla bağ taşıyor. Bu akılda kalıcı yerleştirme aslen tek bir kanalın on ikiye bölünmüş hali. Akın’ın işini farklı kılan sadece bilimsel olanı estetik kılabilmesi değil, tercih ettiği estetiğin ardındaki fikirler de. Sıklıkla karşılaştığımız tek bir ekran önünde hipnotize olma algısını bozuma uğratan Akın içinde dolaşılabilecek ve daha az çerçeveleyici, deneyimin yoğunluğuna daha az odaklı bir ortam yaratıyor. Bu sayede videoların ve genel olarak serginin çok parçalılığı izleyicinin deneyimine de yansıyor ve düşünce için daha fazla alan açıyor. Videoların hemen yanında yer alan bir duvardaki Mutant Zaman animasyonlarında ise sanatçı nükleer santral isimlerini değişime uğratıp uydurma isimler yaratarak yeni hikâyeler/mitolojiler yaratma isteğine referans gönderiyor. Bir diğer duvardaysa Akın’ın yaklaşık on senelik araştırma sürecinde Finlandiya, Ermenistan, Amerika, Ukrayna ve Polinezya’da çektiği ve kritik bulduğu olaylara dair fotoğraflar yer alıyor. Bu fotoğraflar sanatçının fazlasıyla mütevazı tabiriyle fotografik estetik çerçevesi içinde yer alan sanatsal fotoğraflar değil. Ancak onların TFT ekranlar üzerinden küçük formatta sergilenmeleri, yani onlara maruz kalmayıp yakından bakmamızı gerektirmeleri Akın’ın ayrıntıcı araştırma sürecine bizi daha da çok dâhil ediyor.
Atıf Akın, Mutant Space 4, Pilot Galeri
Atıf Akın, Sinyaller, Pilot Galeri, 2024 (Fotoğraf - Sahir Ugur Eren)
Sinyaller sanatın olduğu kadar bilim ve teknolojinin de çerçevesinde değerlendirilmesi gereken bir sergi. Akın konusuna bir bilim adamı araştırmacılığıyla yaklaşıyor. Ama bu noktada salt bir objektiflikten, tarafsız bir arayıştan bahsetmek bir yanılgı olsa gerek. Nükleer felaketleri içeren bir serginin politik bir bakıştan uzak durması imkansız. Ama sanatçı bu politikliği apokaliptik bir “dünyanın sonu” algısıyla aktarmıyor izleyicisine ve tekno-pesimizmin ataletine kapılmıyor. Bir teknoloji ya da dijital çağ güzellemesi de yapmıyor. Estetik olanın ardındaki karanlık hikâyeler ya da karanlık ve felakete dair olanın arkasındaki estetik değil onu ilgilendiren, onun yerine geçmişin mitolojilerine benzer bir şekilde dijital çağda yeni bir mitoloji, yeni bir sanatsal dil yaratmak. Bilim ve teknolojinin toplumsal ve tarihsel açıdan nasıl kullanıldığına dair varsayımlar ve çıkarımlarda bulunan bir tekno-eleştirellik Akın’ın asıl konumlandığı yer.
Atıf Akın, Sinyaller, Pilot Galeri, 2024 (Fotoğraf - Sahir Ugur Eren)
Akın bunları yaparken bilimsel bir belgelemenin ya da bir laboratuvar çalışması anlayışının ötesine geçerek yeni sanatsal formlar yaratıyor. Bu da yeni medya sanatına dair kimi muhafazakar yanlış anlaşılmaları, onu programlamacılık ve efektlerden ibaret gören ve sanat tarihinde bir yere oturtmayan anlayışları kırmak adına önem taşıyor. Yeni medya sanatı veya dijital sanatın içerikleri anlamından arındırıp salt teknolojiye ya da duyulara devrettiği anlayışının ötesine geçerek bu sanat akımlarının ideal durumda avangard deneyleri devam ettirdiğinin örnekleri Akın’ın işleri. Sanat kelimesi zaten romantik döneme kadar yaratıcı süreçler sonucu oluşan her şeyi ifade ediyordu. Güzel sanatlar tabiri romantik dönemin sonrasında onu doğa ve mühendislik bilimlerinden ayırmak ve nesnel/öznel ayrımı yaratmak için ortaya çıkan bir tabir. Atıf Akın, sanatsal araştırmada bilimin ve teknolojinin sahip olabileceği yerin yeniden altını çizerek bu disiplinlerin de toplumsal tartışma ve sanatsal anlamın nesnesi olabileceğine anlayışı güçlendiriyor ve böylelikle yeni medya sanatının olanaklarını tasvir ediyor.
Sanatsal algımız zaten medya algımızdan bağımsız değil ve çoğu durumda yeni medyanın teknolojik gelişimiyle etkileşim içinde gerçekleşiyor. Toronto Üniversitesi’nde McLuhan Kültür ve Teknoloji Programı’nın direktörlüğünü yürütmüş olan Derrick de Kerckhove’nin sözleri bunu çok güzel ifade ediyor: “Duyarlılığımız üzerindeki teknolojik etki [...] başlangıçta duyular alanı olan aisthesis'in bir araştırma nesnesidir ve daha sonra algılar alanı olan estetiğin bir nesnesi haline gelir.” Sinyaller sergisinin yeni medyaya dair sunduğu sanatsal ve estetik olasılıklar bu disiplinin sadece doğa, bilim ve teknolojiyi taklit etmenin çok ötesinde bir rol oynadığını ortaya koyuyor.