top of page

HIGHLIGHTED

YORUM

Maryna Rybakova, Venedik Bienali’nin son edisyonundan yeni medya ve dijital sanat odaklı bir seçkiyi öne çıkarıyor.

Yabancılar Her Yerde, Analoğun Son Sığınağı

Maryna Rybakova

Küratörlüğünü Adriano Pedrosa'nın üstlendiği bu yılki Venedik Bienali “Yabancılar Her Yerde”, kimseyi ilgisiz bırakmadı.


Bienal ana girişi

60. Venedik Bienali, Ana Giriş (Fotoğraf: Maryna Rybakova)


Önceki edisyonların dijital savurganlığından uzaklaşan Venedik Bienali’nin 2024 yinelemesi, analog ifadelerin yeniden canlanması ve yerel kültürler ile sömürgecilik sonrası söylemlerin derinlemesine araştırılmasıyla karakterize ediliyor. Sun Yuan ve Peng Yu'nun 2019'daki dikkat çekici "Can't Help Myself" gibi dijital veya robotik sanat eserlerini içeren geçmiş sergilerin aksine, bu yıl Giardini della Bienali’ndeki ana Pavyon, küratör Adriano Pedrosa'nın yaratıcı yönetimi altında kesinlikle daha farklı bir yöne evriliyor.


Resim, tuval, tekstil, video, mozaik ve karışık teknik eserlerin hakim olduğu bir manzarada, her bir mecra tarihi dönüm noktalarını yansıtan ve sömürgeci miraslara meydan okuyan anlatılarla dolu. Bienalde dijital sanat eserlerinin yokluğu hissedilse de, hikâye anlatıcılığını ve geleneksel sanat formlarını kucaklamaya yönelik kolektif bir değişimin sinyalleri veriliyor.


Bu değişimin önemli bir kanıtı da Avustralyalı sanatçı Archie Moore'a verilen prestijli Altın Aslan ödülü diyebiliriz. Moore'un ödül kazanan "kith and kin" isimli enstalasyonu, Avustralya pavyonunu titizlikle işlenmiş geniş bir aile ağacına dönüştürüyor. Malzeme olarak kara tahta boyası ve tebeşir kullanan Moore, Avustralya kıtasındaki tahminen 65.000 yıllık Aborjin varlığını kapsayan hem gerçek hem de spekülatif ataların isimlerini yazıyor.


eser görseli
eser görseli

Archie Moore, kith and kin, Avustralya Pavyonu, 60. Venedik Bienali, 2024

(Fotoğraflar: Matteo De Mayda © Archie Moore)


Bienalin iskeletini oluşturan geleneksel sanat formlarına rağmen dijital sanat meraklıları için görülebilecek şeyler de var.


İşte bu yıl 60. Venedik Bienali'nde mutlaka görülmesi gereken sanat ve teknoloji odaklı eser seçkisi:



1. LAS Vakfı ve Josèfa Ntjam: Yapay Zekanın Diyarlarında Gezinmek


Dijital yenilikçiliğin ön saflarında yer alan Berlin merkezli LAS Vakfı, sanatçı Josèfa Ntjam'ın geleneksel yaratılış mitlerine meydan okuyan, okyanus derinlikleri ve kozmik genişlikler arasındaki sınırları bulanıklaştıran anlatısına yer veriyor. Ziyaretçiler, film, ses ve heykelsi unsurların büyüleyici bir karışımıyla, yapay zeka tarafından üretilen yaratıkların antik mitolojiler ve sömürgecilik karşıtı anlatılarla birleştiği uhrevi bir âleme taşınıyor. Bu duyusal yolculuk, teknolojinin varoluş ve kimlik anlayışımızı yeniden şekillendirmedeki dönüştürücü gücüne dair dokunaklı bir hatırlatma işlevi görüyor.


dijital eserlerden oluşan yerleştirme
dijital eserlerden oluşan yerleştirme

Josefa Ntjam - swell of spæc(i)es, 2024 (Fotoğraflar: Andrea Rossetti © LAS Art Foundation)


2.Christoph Büchel'den Monte di Pietà: Maddi Bir Dünyada Maddi Olmayanın Ortaya Çıkarmak


Christoph Büchel'in Fondazione Prada'daki sürükleyici tiyatrosu, tarihi eserleri blok zinciri tabanlı finansal sistemlerle yan yana getirerek zenginlik ve modernitenin çok yönlü bir araştırmasını sunuyor. Christopher, titiz nesne tedariği ve stratejik kürasyon yoluyla, zamansal sınırları aşan bir anlatı oluşturarak izleyicileri geç kapitalist çağımızda geçmiş ve günümüzün sınırlarının birbirine yaklaşması üzerine düşünmeye davet ediyor.


Sergi odalarından birinde, zenginliği yerel Venedik sakinlerine yeniden dağıtmayı amaçlayan hayali bir kripto para birimi Schei yer alıyor. Büchel'in Monte di Pietà’sı, sanatçının çağdaş ekonomik yapılara yönelik süregelen eleştirisinin altını çiziyor. Bu bağlamda bienal katılımcıları arasında tartışma zemini sağlaması amaçlanıyor.


dijital eserlerden oluşan yerleştirme

Christoph Büchel, Monte di Pietà, Fondazione Prada, Venedik Bienali, 2024 

(Fotoğraf: Marco Cappelletti)


3.İsviçre Pavyonu: Süper Kurgusal Diyarların Holografik Günlükleri


Giardini della Bienali’nin ana sahnesinde yer alan İsviçre Pavyonu, ziyaretçileri spekülatif kurgu ve siyasi hiciv dünyasına çekmek için büyük ölçekli insan figürü hologramlarından yararlanıyor. Guerreiro do Divino Amor'un "Super Superior Civilizations" (Süper Üstün Medeniyetler) isimli sergisi, teknolojik yaratıcılığın bir işareti olarak ortaya çıkıyor. 


Sergi çağdaş jeopolitik üzerine tuhaf ama keskin bir yorum sunarak izleyicileri önyargıları üzerine düşünmeye zorluyor. Guerreiro do Divino Amor, alegorik anlatılar ve interaktif enstalasyonlar aracılığıyla, izleyicileri güç dinamiklerinin ve kültürel stereotiplerin eğlenceli bir şekilde yapısöküme uğratılmasına katılmaya davet ederek küresel kargaşa ortamında empati ve anlayışı teşvik ediyor.


dijital ekranlar

Guerreiro do Divino Amor, Super Superior Civilizations, İsviçre Pavyonu, 60. Venedik Bienali, 2024

(Fotoğraf Kaynağı: artrabbit.com)


4. Katar Pavyonu: Genişletilmiş Sinemalar Aracılığıyla Sesleri Yükseltmek


Arap ve Afrika diasporasının seslerine dokunaklı bir saygı duruşunda bulunan Katar Pavyonu, küratörlüğünü Matthieu Orlean'ın üstlendiği  "Your Ghosts Are Mine" (Hayaletlerin Benim) isimli sergide, geleneksel sinemaya meydan okuyan, kişisel anlatılara ve kolektif mücadelelere ışık tutan çok çeşitli film ve videolara yer veriyor. İzleyiciler, özenle seçilmiş eserler aracılığıyla; kimlik, yerinden edilme ve dayanıklılık temalarını yeniden keşfetmeye davet ediliyor. Böylelikle bölgenin zengin kültürel dokusuna yönelik daha derin bir takdir geliştiriyorlar.



video eser

Your Ghosts Are Mine, Katar Pavyonu, 60. Venedik Bienali, 2024

(Fotoğraf: Maryna Rybakova)


5.Malta Pavyonu: Analog ve Dijital Âlemler Arasında Köprü Kurmak


Matthew Attard'ın yapay zeka ve çizim teknolojisine yönelik en son keşiflerine dayanan güncel yaklaşımı, fiziksel ve dijital gerçeklik arasındaki sınırları bulanıklaştırarak sanatsal ifadenin evrimi üzerine incelikli bir yansıma sunuyor.  Attard, “I Will Follow the Ship” (Gemiyi Takip Edeceğim) isimli sergisinde, geleneksel medyumları aşan sanat eserlerini üretmek için göz izleme teknolojisinden yararlanıyor. İzleyicileri göz izleme teknolojisi aracılığıyla yüzyıllar süren denizcilik tarihini ve son dönem dijital gelişmeleri kapsayan bir diyaloğa dahil ediyor. Attard, disiplinlerarası yaklaşımıyla geçmiş ve bugünün birbirine bağlılığını ortaya koyarak izleyicileri giderek dijitalleşen bir dünyada eski sembollerin kalıcı önemini yeniden düşünmeye davet ediyor.


izleyiciler sergide

Matthew Attard, I WILL FOLLOW THE SHIP, Malta Pavyonu, 60. Venedik Bienali, 2024

(Fotoğraf Kaynağı: artrabbit.com)


deniz görüntüsü, dijital sanat eseri

Matthew Attard, I WILL FOLLOW THE SHIP, Malta Pavilion (Fotoğraf - artrabbit.com)

Bize Ulaşın

bottom of page