top of page

HIGHLIGHTED

RÖPORTAJ

Daniela Duca De Tey ile “Bilinci Yeniden Kurmak: Gerçek Nedir?” sergisi üzerine bir röportaj.

Daniela Duca De Tey ile Yeni Medya Sanatının Performatif Doğası

Furkan Öztekin

Ars Electronica Proje Koordinatörü ve Küratör Daniela Duca De Tey ile “Bilinci Yeniden Kurmak: Gerçek Nedir?” sergisi üzerine bir röportaj.


Portre Fotoğrafı

Daniela Duca De Tey, Ars Electronica Proje Koordinatörü, Küratör


Küratörlük, edebiyat ve çeşitli kültürel çalışmalara uzanan geniş bir çalışma alanın var. Her ne kadar birbirlerinden bağımsız gibi görünseler de, sanat ve teknolojinin kesişiminde kendilerine sağlam bir zemin buluyorlar. Küratöryel yaklaşımına baktığımızda da geleneksel olana alternatif bakış açıları getirilmesi gerektiğine inanıyorsun. Bu bağlamda “Bilinci Yeniden Kurmak: Gerçek Nedir?” sergisi senin pratiğinde nasıl bir yerde konumlanıyor? Yapay Zeka çağında son derece karmaşık ve tartışmalı bir kavram olan gerçekliğe nasıl bir perspektiften bakıyorsun?


Daniela Duca De Tey: “Epistemolojik ve felsefi açıdan gerçek ya da gerçeklik nedir?” sorusu, sadece cevapsız kaldığı için değil, aynı zamanda bu sorunun kendisine sürekli olarak kapsamını genişletmeye doğru iten sonsuz bir cevap çokluğu sağladığı için de böylesine ilgi çekici ve üretken bir sorudur. Paradoks tam da burada yatar. Bu soruyu cevaplama eylemi ya da işlemi, sorunun kapsamını genişleten yeni gerçeklikler üretir. Rahatsız edici olan bu paradoks, soruyu boşa çıkarmaz, aksine geçerliliğini korur. Gerçekliğin anlamını ve dolayısıyla ortaya çıktığı sorunun kapsamını tüketmeyip genişleten yanıtlar üretir.

“Bilinci Yeniden Kurmak: Gerçek Nedir?” isimli sergimizin bir bakıma bu süreci somutlaştırdığına ve gerçeklikle ilişkilenmenin performatif doğasını görünür kıldığına inanıyorum. Başka bir deyişle; kişi kendini nesneleştirilen ve değerlendirilen bir gerçekliğin dışında değil, aynı zamanda şekillendirdiği veya ürettiği gerçekliğin içinde konumlandırır. En güçlü küratoryal ilgi alanlarımdan biri de sergilerin performatif, zamana duyarlı ve temsili olmayan halleri diyebilirim. Yeni medya sanatını da bu tür yaklaşımlar için doğru bir zemin olarak görüyorum. Bunu yeni medya sanatının sadece doğası gereği performatif olma durumuyla ilgili değil, tam aksine, "mecraya özgülük" kavramlarına ve (geleneksel) sanatın diğer geleneksel çerçevelerine karşı itaatsizliği sebebiyle de doğru buluyorum.


Öte yandan, dediğin gibi, geçmişime baktığımda, daha "geleneksel" olarak tanımlanan sanat pratikleriyle yakından ilgilendiğimi görüyorum; bu da geleneği dinamik bir kavram olarak, parçalara ayrılıp yeniden birleştirilebilen, yeniden biçimlendirilebilen ve icra edilebilen bir şey olarak gördüğüm anlamına geliyor. Dolayısıyla (gerçeklik ve bilinci yeniden kurmak) ile ilişkilendirdiğimiz “RE-”, nihai bir geri dönüş anlamına gelmiyor. Daha çok farklı zaman dilimlerinde yaşamaya ve geçmişle geleceği birbirine karıştırmaya işaret ediyor.


Yapay zeka çağında gerçeklik kavramına daha somut bir şekilde bakacak olursak, etik kavramının kaçınılmaz bir tartışma haline geldiği görünüyoruz, bu da küratöryel çalışmalarımın bir başka odağını oluşturuyor. Yapay zeka tarafından ortaya atıldığında nesnellik iddiası kazanan toplumsal önyargıların, açık bir tehlike olduğunu gözlemliyorum; bu da gerçekliği hareketli tutmak yerine onu daha da katı hale getiriyor, ayrımcılığı ve eşitsizliği derinleştiriyor. Bunun dışında yapay zeka sistemlerinin belirli "insan" yeteneklerini geçersiz kılıp kılmadığını gözlemlemekle ilgileniyorum. Bilgelik, sezgi, duygulanım ve duyumsama gibi olgular, gerçeklikle başa çıkma konusunda her zaman çok önemli olmuştur. Yapay zekanın öngörüsel doğruluğunun doğuştan olduğu düşünülen bu "insani" yeteneklere karşı güvensizliğimizi artırıp artırmayacağını ya da aslında onları yeni ve beklenmedik şekillerde güçlendirip güçlendirmeyeceğini gözlemlemek ilginç olacağa benziyor.



Bize Ulaşın

bottom of page